Toplumsal Hayat
Dini yaşamak bir köşeye çekilip yalnızca Allah’a olan sorumluluklarımızı yerine getirmekten ibaret değildir. Aksine din kişiden Allah’a karşı görevlerini yaparken bir taraftan da insanalar ile ve diğer canlılar ile olan ilişkilerini gözetmesini talep eder.
Nitekim insanın imtihanını anlamlı kılacak ve onun sonucunu etkileyecek en önemli hususlardan birisi de budur. Dolayısı ile İslam da ruhbanlık gibi kişiyi toplumdan tecrid eden bir ibadete verip yaşama tarzı tasvip edilmemiştir. İnsanlardan uzakta tek başına hayat sürmek kişinin yaradılışına aykırı bir durumdur, zira insanoğlu zayıf yaratılmıştır. Diğer canlılardan farklı olarak yaşamını sürdürebilmesi için insanlar ile hem maddi hem de manevi açıdan karşılıklı ilişki içerisinde olmaya ihtiyacı vardır. A
Aksi takdirde varlığını sürdüremez İslam bu boyutu inanç, ibadet, ahlak ve insani ilişkilerin hepsinde açıkça görülmektedir. Kuranı Kerimde ey insanlar; Şüphe yok ki biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için kabilelere ayırdık buyrulmuştur. Peygamber Efendimizi toplumsal yönden de insanlara değer vermiş onların sorunlarını dinlemiş ve toplumun düzelmesi için çaba göstermiştir. İnsanlarla hep iç içe olan Hz Peygamber aynı şekilde ümmetinin başkaları ile de iyi ilişkiler içerisinde olmasını istiyordu. Ashabına insanların vereceği eza ve cefaya katlanmayı ama kimseye eziyet etmemeyi hayatlarının temel dürtüsü olarak öğütlemişti. Nitekim o Müslümanı elinden ve dilinden Müslümanların selamette olduğu mümini ise insanların canları ve malları hususunda kendilerine zarar vermeyeceğinden emin oldukları kimse olarak tanımlamıştır.
Resulullah sadece kendi rahatını düşünen bencilce bir hayat tarzından ashabını ısrarla sakındırmıştı, müminler sadece ben nasıl rahat ederime göre değil nasıl rahat ettiririme göre de hayatlarını tanzim etmeliydi. Kardeşine, akrabasına, yakın arkadaşına, anne, babasına ve vb birçok kişiye her daim bu şekilde davranmalı onların yanlarında olmalıyız. Her ne kadar Peygamber Efendimizin sünnetinde olan insanlık ilişkisi bir sorumluluk görevi gibi tarif edilse de bu bizim imandan kaynaklanan ülfet, ünsiyet ve muhabbete dayanmalıydı, severek ve isteyerek yapılmalıydı. Hz Peygamber Efendimiz müminler birbirlerini sevmede merhamet ve şefkat göstermede tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş ile bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.
Benzetmesi ile bu durumu en güzel şekilde dile getirmiştir. Müslüman yakışan insanlarla iyi ilişkiler içerisinde olmak dünyayı gerçek anlamda yaşanabilir kılmak bizim elimizdedir bunun için bizlerde çabalamalıyız üzerimize düşen vazifeleri en iyi şekilde yerine getirmeliyiz, insanları sevip saygı göstermeliyiz. Sevgili Peygamberimiz mümini en iyi şekilde şöyle tanımlar; Mümin cana yakındır insanlar ile yakınlık kurmayan ve kendisi ile yakınlık kurmayan kimsede hayır yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.