Tefsirlerden Ashabın Üstünlüğü
Kur’an-ı Kerim’in o yüce beyanlarında Sahabe’nin belirgin izlerini bulmak ve o mükemmel insanların üstünlük ve faziletlerini tefsirlerden takip etmek, bu yazımızın konusunu oluşturuyor.
Şümûs-ül iktidardır Âl-ü Ashab
Nücûm-ül ihtidâdır cümle ahbab
Mustafa İsmet Garibullah kuddise sirruhu Ashab-ı Kiram’ı, tabi olunacak güneşler ve hidayet yıldızları olarak vasıflandırıyor. Şeyh İsmet Efendi bizlere ashaba tabi olmayı tavsiye ederken, elbette ilhamı Kur’an’dan alıyordu. Çünkü Kur’an bizlerden onlara tabi olmamızı istiyor:
“(İslam dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” (Tevbe; 100)
Elmalılı Hamdi Efendi bu ayetin tefsirinde, “sabigune’l evvelun”u (ilk Müslümanları) takip edenlerin, Raziyye ve Marziyye (Allah’tan razı olan ve kendilerinden Allah’ın razı olduğu) mertebesini kazanacaklarına işaret ediyor.
Yine, İmam-ı Taberi de bu hususta aynı şekilde tefsirde bulunuyor. Sahabenin izinden gitmek; zorlu bir iş ama her zorlu işte olduğu gibi neticesi ve mükafatı mükemmel. Allah’ın razı olduğu ve Allah’tan razı olan kullar olmak. Bu ne büyük bir netice; ne muazzam bir mükafat ve ne muhteşem bir saadettir.
Onlar kimsenin iman etmediği bir devrede iman ettiler ki bu devlete kavuştular. O devirde iman etmek demek, ateşten gömlek giymek demekti. Onlar o gömleği giydiler. Tevhid davasının tek yiğidine iman ettiler. Allah Resulü sallallahu aleyhi veselleme o devrede iman etmek demek, işkenceye, zulme baştan katlanmak demekti.
Ya Sümeyye Hatun (r.anha) gibi imanları pahasına işkence altında can verdiler; ya da Ammar radıyallahu anh gibi dilleri ile dönmüş göründüler ama kalben sapasağlam bir iman kalesi olmaya devam ettiler. Sonucu ise daha da güzeldi: Ammar radıyallahu anhın imanını Allah tasdik ediyordu: “Kalbi iman ile sükûnet bulduğu halde (dinden dönmeye) zorlananlar dışında, her kim imanından sonra küfre kalbini açarsa, mutlaka onların üzerine Allah’tan bir gazap gelir ve kendilerine çok büyük bir azap vardır.” (Nahl, 106)
Allah’ımız Celle Celaluhu, Ammar radıyallahu anhın imanını tasdik etmekle kalmıyor; onun açtığı yoldan kıyamete kadar mü’minlere de bir ruhsat veriyordu: “Ölüm tehlikesi karşısında kurtuluş için diliyle inkar eder gibi davranma.”
Görüldüğü üzere, Rahmet Nebisi sallallahu aleyhi vesellemin ashabı, Allah katında öylesine önemli bir yere sahiptiler ki, bizatihi ayetlerin inişine sebep teşkil etmişlerdi.