Hatırlarsınız sevgili okurlarım, bazı şirketlerin haksız kazanç kapısına dönüşen ve adeta sürücülere “tuzak” kuran Trafik Elektronik Denetleme Sistemi (TEDES) mağdur etmişti.

Haksızca yüzbinlerce kişiye trafik cezası kesilmiş ve mağdurlar bu duruma tahammül edemez duruma gelmişti. Bu sorunun ayyuka çıkması ve toplumda açtığı huzursuzluğun giderek artması ile TEDES, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun talimatı üzerine 2016 yılında kaldırılmıştı.

Bu tuzağın kalkması ile sürücüler rahat bir nefes aldı. Mülkiye müfettişlerince yapılan incelemelerde, TEDES’ten dolayı sadece vatandaşların mağdur olmadığını, sistemin kamuya yönelik ciddi zararlar verdiği de tespit edilmişti. 

***

Trafik konusunda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından yine devrim gibi bir karar daha alındı. Trafikte yaşanan tehlikeleri en aza indirmek ve emniyet kemeri takımını yaygınlaştırmak adına geçtiğimiz günlerde bir genelge yayınladı.

Bu genelgeye doğrultusunda artık jandarma dahil resmi ve sivil polis ekipleri, kurallara uymayan sürücülere trafik cezası yazabilecek. Seyir halinde cep telefonu ile görüşen, trafiği tehlikeye sokacak şekilde şerit değiştiren, makas atan ve emniyet kemeri kullanmayan araç sürücülerinin artık korkması gerekecek. 

***

Genel olarak bakıldığında tüm güvenlik güçlerinin ceza yazmasını olanak sağlayan kararın olumlu olduğu görülebilir; ancak burada bir de madalyonun öteki yüzü var.

Şimdi yaşadığım bir olayla da bu konunun toplumda açması düşünülen yaraları anlatmak istiyorum.

Öncelikle belirtmek isterim ki trafiği kasıtlı olarak tehlikeye atan sürücülere elbette ceza yazılsın, gereken yasal süreç başlatılsın ona asla itirazım yok; fakat bu durumun da TEDES gibi suistimal uğratılacağını düşünüyorum.

***

“Kuruntu yapıyorsun” demeyin. Gelin bu hafta sonu yaşadığım tatsız bir olayı anlatayım. Bakın şimdi olaya! Pursaklar Saray’da eşimin kullandığı araçla akşam saatlerinde seyrediyorduk. Bir sokaktan, caddeye giriş yaptığımız sırada eşim solundan hızla gelen arabayı, aynı yönde park halinde bekleyen araçlardan dolayı fark edemedi.

Biraz da eşimin acemiliğin verdiği etki ile aracın burnunu caddeye çıkarmış oldu.

Ha bu arada söyleyeyim eşimin ehliyet mevcut. Solumuzdan gelen araç sahibi, ‘Vay sen misin önüme çıkan’ tavrı ile başladı korna ile bizi tahrik ve taciz etmeye. Ardından aracı ile yanımıza geldi, camını indirerek oldukça yakışıksız bir şekilde şoför koltuğunda oturan bir kadına “Sana ceza yazayım da gör bakalım! Ben polisim aldım plakanı, öyle yapılmaz böyle yapılır, görürsün sen…” gibi ifadeler kullandı.

Anlayacağınız aba altından soba gösterildi!

***

İnanın üzüldüm şoför koltuğunda ben olsaydım bu kadar ağrıma gitmezdi. Eşi de yanında olan polisin bir kadına kullandığı tehditkar ifadeler beni oldukça rahatsız etti.

Halbuki topluma örnek olan bir polisin bir kadını nazikçe uyarması ve daha sonra ise cezayı gerektiren bir durum varsa onu yerine getirmesi gerekirdi. Üstelik emniyet kemerlerimiz takılı bir şekilde iken bize ayar vermeye çalışan bir polis memurunun ve eşinin kendi aracında emniyet kemerinin takılı olmaması da üzücü bir durumdur.

İnsan demez mi “sana kim ceza yazacak?” diye.

***

Burada bizim yaşadığımız olayın aslında pek bir önemi yok; ancak görünen o ki ceza yazma yetkisi bulunan güvenlik güçlerinin içerisinde çok az da olsa küçük bir kısımın bu durumu şahsileştireceği ve kötüye kullanabileceği görünüyor.

Tabii ki işini hakkıyla, adaletli bir şekilde yapan yetkililerimize sözümüz yok. Ancak dediğim gibi bu yetkiyi kötüye kullanan kişilere dikkat etmeli, gerekirse herkese verilen bu yetki geri çekilmeli. Yoksa bu durum TEDES gibi toplumda büyük huzursuzluğa yol açacak.

Bunun için İçişleri Bakanlığımıza, Ankara Valiliğimize ve İl Emniyet Müdürlüğümüze büyük görev düşüyor.