Vahit Aldı

Vahit Aldı

Sosyal hareketlilik

Sosyal hareketlilik

Bu yazımda daha önceki yazılarımda da ele aldığım sosyal hareketlilik ve toplumsal yapımızı kısaca ele alacağım. Tarih boyunca çeşitli neden ve gerekçelerle hep bir hareketlilik içinde olduk. Özellikle 18. yüzyılda bu hareketlilik hızlandı ve hızlanmaya da devam ediyor. Sosyal tabakalaşma çeşitli sebep ve nedenlerle çözülerek statik bir yapıdan dinamik bir demografik yapıya geçildi. Sosyal hareketlilik toplumu alt tabakalardan üst tabakalara doğru taşımaktadır. Bu durum giderek hızlanırken, dünün düşük sosyal statülü ve kötü şöhretli alt sosyal sınıfları, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi güç kazanarak eski sosyal statülerini kolaylıkla değiştirebilmektedir.

Bu dikey yer değiştirme ile toplum köyden kente, günümüzde ise metropole (büyükşehir) veya bölgeler arası hareket etmektedir. Aynı zamanda bu yer değiştirmeler sonucunda yatay hareketlilik de hızlanmakta, insanlar eski işlerini bırakıp yeni iş ve meslekler edinmektedir. Bu göçler ve değişimlerin ardından toplumlar ve değer yargıları da büyük sarsıntılara maruz kalmaktadır. Yüzyıllardır toplum yönetiminde yüksek mevki ve otorite sahibi olmaya, maddi ve manevi zenginlik içinde bir yaşam sürmeye alışmış ve bu durumu nesilden nesile aktarmış olan mutlu azınlık, alt sınıflardan gelen ve ayrıcalıklarını ellerinden almaya başlayan bu yükselişler karşısında huzursuz olmaktadır Bir örnek de S. AHMED ARVASİ'nin TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ adlı kitabından: "Mesela herkes mutlu bir azınlıktan bahseder. Bu azınlık, Dostluk Antlaşması'ndan bu yana ülkemizin tüm sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal olanaklarına sahip olmuş ve bu ayrıcalıkları çocuklarına miras olarak bırakmıştır.

Türk tarihinden ve epik şiirinden korkar, Greko-Latin tarihine ve epik şiirine hayranlık duyar, ceplerinde Homeros'un, Romus'un ve Romulus'u emziren Romalı dişi kurdun heykellerini taşımaktan gurur duyarlar. Türk Bozkurt'unun adını bile duymak istemezler. Dilleri bile bizimkiyle benzerlik göstermiyor. Bizim Kandillerimiz var, onların Noelleri var. Giyimleri, kuşamları, yiyecekleri, içecekleri, dansları, müzikleri bizimki gibi değil". Ülkemizde hala bu zihniyete ve korkuya sahip, kendini belli bir gruba ait hisseden onlarca insan var.

Bununla da yetinmeyip işlerine gelirse halktan yana tavır alıyorlar ve hatta Türk tarihinden sözler söylüyorlar. Ama Anadolu'daki çocuklarımız uyanmaya, haklarını kendi elleriyle, tırnaklarıyla kazıyarak almaya, demokrasiden biraz olsun faydalanmaya başlıyorlar. Artık üniversite sıralarımızda bile bu mutlu azınlık çocuklarıyla yan yana oturabiliyor, onlarla birlikte etkileşime girebiliyoruz. Gerçekten de bazı çevreler, ailelerinde ilk kez üniversite okuyan, ilk kez kendileri gibi giyinen, ilk kez kendi saflarına katılan Anadolu çocuklarını yadırgıyor, küçümsüyor.

Anadolu kokan memleket çocuklarının yükselen sosyal statüsünden ürkenler, dehşete kapılanlar var. Bize hükmetmeye alışmış mutlu azınlıklar bunun tersinin doğru olmasına izin vermezler. Bu yüzden vatan evlatlarını kendi vatanlarının işgalcileri olarak görürler. Haham Nechip Fazıl Kısakürek Sakarya'nın Türküsü şiirinde şöyle der: Öz yurdunda garipsin, öz vatanında garip!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR