Sonuç?
Amerika Amerikalılığını, İsrail İsrailliğini yapmaya devam ediyor.
Sürpriz olan ne ki?
Son vahşet malum.
Burada, Amerika’nın elçiliğini Kudüs’e taşıması mı sürpriz, yoksa İsrail’in protestocu Filistinlilerin üzerine kurşun yağdırması mı?
Hangisi?
Hiçbiri elbette.
Yani, Amerika’sı da İsrail’i de bildiğimiz gibi…
O Amerika, Filistinlilerin, Türklerin tepkileri üzerine elçiliğini Kudüs’e taşıma kararını askıya alsaydı, iyi mi olmuş olacaktı?
Amerika sonuçta, Amerikalılığını yapmaya devam edecekti.
İsrail hakeza…
Diyeceğim şu ki;
Amerika’nın elçilik taşıması ve İsrail’in Filistinli kardeşlerimizi katletmesi karşısında bağırıp çağırmaktan öteye geçmenin vakti gelmedi mi?
Üzülerek söylüyorum; bu güne kadar lafla tepki göstermekten öteye geçebilmiş değiliz.
Ve şimdiye kadar bağırıp çağırdık da ne oldu?
Amerika hangi bildiğinden vaz geçti; İsrail hangi geri adımı attı?
Bugün de, onlarca sivil Müslüman sırf Filistinli olduğu için, Müslüman olduğu için, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescidi Aksa’ya, Kudüs’e sahip çıkmaya çalıştıkları için Siyonistler tarafından katledildiler ve biz geçmişte olduğu gibi sözle tepki gösteriyor, kınıyoruz, en fazla lanetliyoruz.
Sonuç?
Ne değişiyor?
İsrail adım adım katliamlarını sürdürüyor, işgal alanlarını genişletiyor, özellikle ekonomide, teknoloji alanında gücünü artırıyor, bölge için, Müslümanlar için ve hatta tüm dünya için tehdit olmayı sürdürüyor.
Rahmetli Erbakan Hoca hep derdi ki, “İsrail laftan değil ancak güçten anlar”.
Haksız mı, haksız mıymış?
Biz ise, 2010’da Mavi Marmara’da maruz kaldığımız saldırı karşısında ne yaptık?
İsrail askerleri, Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara adlı gemimizin önünü kesip, üstüne çöküp terör estiriyor; gemilerle, ağır silahlarla, helikopterlerle, makinalı tüfeklerle masum sivilleri tarıyor… 9 Türk vatandaşını şehit ediyor, onlarca insanı yaralıyor… Kayserili Furkan Doğan örneğin, o 9 şehidimizden biri.
Sonrası daha acı…
Hükümetimiz maalesef İsrail ile anlaşıyor, şehit ailelerinin İsrail ve askerleri aleyhine açtıkları davaları geri çektiriyor, düşürtüyor falan…
Sonuç:
İsrail Mavi Marmara saldırısından ufacık dahi olsa pişmanlık duymuş mudur, duyuyor mudur?
İsrail, bugün benzeri bir gemiye de aynı şekilde saldırır mı saldırmaz mı?
Hep bir ağızdan “maalesef evet” der gibiyiz.
E o zaman, tüm bunlardan çıkan sonucun sonucu nedir?
Tamam, gerçekçi olup, İsrail’e savaş ilan edilmeli demiyorum. Ancak bu İsrail ile ilişkilerimizi niye normalleştiriyoruz ki, bunlarla niye anlaşmalar imzalarız ki? Elimizden geldiğince her alanda bu katil devlet ile mücadele etmemiz gerekmez mi?
Ama bunları yapmıyoruz, neden?
***
Ve bu meselenin bir de “Suudi Arabistan” ayağı var ki en az İsrail, Amerika noktası kadar önemli. Türkiye Yazarlar Birliği Onursal Başkanı D. Mehmet Doğan, dün bu hususta son derece yerinde tespitlerde bulunmuştur; tebrik ederken, sizlerle de paylaşmak isterim:
“İki asırdır İslâmın ana topraklarında oynanan oyunun kuklası olan Suudlar Osmanlıya karşı sürdürdükleri hasmane tavrı devam ettiriyorlar. Bunların İslâm diye bir davası yok. Bunlar için “sahibinin sesi” diyebiliriz! ABD’nin emriyle dünyanın dört bir tarafında paralar saçarak kendi batıl dinlerini yaymaya çalışıyorlar. Daha birkaç gün önce gördük: Balkanlarda islâmın izini silmek için paralı adamlarını koşturan onlar.
Can yakıcı soru şu: Kudüs nasıl kurtarılabilir?
Bunun tek cevabı var: Protestolar Suudlara yöneltilerek!
Dünyanın her yerinde müslümanlar İsrail elçiliklerine, ABD sefaretlerine değil, Suud temsilciliklerine doğru yürümelidir.
“Karolsun İsrail’in yardakçısı, ABD uşağı Suudlar” sloganı bütün dünyada yankılanmadılır.
Suudiler dize getirildiği an, İslâm dünyasının ihanetle varlığını sürdüren bütün rejimleri yıkılacaktır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.