Hüseyin Çolak

Hüseyin Çolak

Sizin De İçinizde Bir Yer Acıyor Mu?

Sizin De İçinizde Bir Yer Acıyor Mu?

Ululuk yola erken düşmekle olur. Velilik yol yokken yürümekle. Delilik ise o yola direnmekle. Sıralı makamlardan söz etmek değildir meramımız. Uhdesini ukdesi olarak bilmek, asgari mesuliyet beyan formunu itina ile mühürlemektir derdimiz.  
  
“Aşk; güzeli sevmek değil, sevdiğini güzel görmektir” der, aşkın sırrını tarif ederken tasavvuf ehli. Sıralanmayı değil sıradan olmayı, sır olmayı el üstünde tutarlar.  Sır olmak, sırlanmak; sıralanmaktan önde gelir onların dilinde. “Sırrımız, sır olmaktır” diyerek sırlarlar gönül kapılarını.  

Bir baharın habercisi gibi; duruşu kardelen, gülüşü çiğdem, kokusu sümbül olmalı insanın. A. Süheyl Ünver; “İnsanların yüksek bir kaderleri ve o kaderden gelen iyi huyları vardır. Çiçekler bu ince hislere tercüman olurlar” derken bu düşünceye de mütercim olma inceliğini gösterir adeta.

Vasiyet, vâris vaziyet almadan; nasihat, musibet libasına sarınmadan edilendir. İyilik, alın teri gerektirir. Ateş bacayı sarmadan, derviş abayı yakmadan, aşk sabır eşiğinden taşmadan, hesaplar açılmadan, yer ağırlıklarını silkinip atmadan, yolcu sarp yokuşu aşmadan…  
     
Toprağa değen alın teri, alnın secde izidir; toprağın insanda kalan en muteber hatırıdır. Eskiden “hatırım için” derlerdi şimdilerde “yatırım için” diyorlar. Yatır konusuna ise hiç girmemek doğru olur sanırım. Alnın teri; gözün feri, ruhun miri, maharetin piridir. 

İnsana; ihsan, irfan ve insaf nasıl da yakışıyor. Üçü bir arada olunca “kâmil insan” vasfı ile liyakat sırrına eriyor. Oysa isyan, nisyan ve israf konuverince üzerine cennet rengi siliniyor suretinden. Son üçü, ilk üçle arındırmak gerekiyor menzil-i maksuda varmak için.   

Şimdi sorun kendinize: Evinizin kaç penceresi var insana açılan? Kaç kuş konabilir omzunuza ürkmeden, korkmadan? Kaç odalı kalbiniz, niyetiniz hangi cepheden güneşi görür, hangi kıbleye bakar? Kapınız hangi esrik rüzgârla kapanır ardınız sıra? Hangi yanadır ayıpların yönü?

Yuvasından düşen bir kuş yavrusunu, ipekten yumuşak bir şefkat şalına sarıp yuvasına koydu mu hiç elleriniz? Meramı itibar olanın; yakınmaya, ilenmeye meyleder kalbi. İması, imzasının önünde olanın melal denizinde imdadı duyulur mu?

Yoksulu doyuran, mücrimi ayıran, yolcuyu konuklayan, yetimi kayıran kalbinize ne oldu? İçinizde bir yer acıyor mu? En mutena yer örneğin, yolu unutulan mabetler kadar ıssız, melül ve mahzun… Acılaşmadan harmandaki hasadınız, merhamet çatısıyla kaplansın, gündelik telaşlar arasında unutulan beş telaş endişeniz.

“Bazen yanındaki Yemen’de, bazen de Yemen’deki yanındadır” diye buyurur ulular. Yemendekini yanınızda bildikçe adımınızın yönü eleminizin ardında olmayacak, adınızın yanına adamlığı konduracaktır. Zaten adam, idam ile adem/yokluk arasındaki kılcal bir damardan ibaret değil midir? 

Kardelene kalbini açan, sümbüle gönlünü veren, çiğdeme avucunu saran kaç kişisiniz şimdi? İçtima, yoklama, tekmil, sayım, vukuatsız gün, alıştırma sınavından geçtiniz mi? Temrin çetelesi noksansız olan toplam aday sayınız sorusuna hazır mı şimdi narin bedeniniz? 

“…Yağmur herkese yağar/ama çok az insan tutar yağmurun ellerini” diyor Murathan Mungan “Herkes ve Birkaç Kişi” isimli şiirinde. Şimdi yağmurun ellerinden sıkıca tutma vakti; arınma, sağanak halinde yağan yağmurda sırılsıklam ıslanan birkaç kişiden biri olma vakti.

“…Çığ altında kalan sele kapılan/aşktan ve acıdan ölen/birkaç kişi dünyayı başka bir yer yapmaya yeter/aslında onların hikâyesidir anlatılan/diğerleri dinler, seyreder, geçer gider/geçer gider herkes/ hikâyelerdir geriye kalan” 

Sahi, sizin de içinizde bir yer acıyor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
SON YAZILAR