Siz bu ülkenin kadınları olamazsınız!
“Namaza çağrıldığınız zaman ezanı alay ve oyun konusu yaparlar. O davranış onların, düşünemeyen bir toplum olmalarındandır” (Maide 58)
Yüce Kitabımız ne güzel anlatmış, ne güzel izah etmiş, bu günü ne güzel dile getirmiş. Gerçekten de onlar düşünemeyen bir toplum, gerçekten onlar, bu ülkenin değer yargılarına fersah fersah uzak yabancı bir güruh. Gerçekte siz kimsiniz? Hangi toplumu ve kimleri temsil ediyorsunuz?
Kur’an Kerim: “Siz hiç düşünmüyor musunuz? Siz hiç görmüyor musunuz? Siz hiç duymuyor musunuz?” der
Yine Ara’f 179 da, “…….. Onların kalpleri vardır fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır görmezler. Kulakları vardır işitmezler. İşte bunlar, hayvanlar gibidirler, hatta daha da aşağıdadırlar. Bunlar gafillerin ta kendileridir.”
Nesiniz, kimsiniz sahi? Ki bu ülkenin değerleri ile dalga geçiyorsunuz, önemsemiyorsunuz, alay ediyorsunuz, tepki gösteriyorsunuz?
O zaman kendinizi saklamanın, gizlemenin bir anlamı yok. Bu ülkenin değerlerine sahip çıkıyor gözüküp de, yeri geldiğinde gerçek niyetinizi ortaya koyuyorsanız! O zaman boş yere kendinizi gizlemenize hiç gerek yok. Dolaylı olarak ne olduğunuzu onlatmanız içinde uğraşmayın! Hani derler ya “Takke düştü, kel gözüktü” diye. Aslında o takke çoktan düşmüştü de görmeyen gözler, duymayan kulaklar vardı! Sanki duymayanlara, görmeyenlere mesaj verircesine, düdüklerinizle, iğrenç çığlıklarınızla sesinizi duymayanlara duyurdunuz! Sorun onlara acaba onlar hala kör mü, sağır mı, yoksa artık görüp duyabiliyorlar mı!? İğrenç sesinizi duyurabildiniz mi?
Siz ne olduğu belli olmayan bir grup kadın! Siz, bu ülkenin onurlu, şerefli iffet ve izzet sahibi kadınlarını asla temsil edemezsiniz! Nene Hatunların, Kara Fatmaların, Şerife Bacıların torunları olamazsınız! Bu ülke, bu bayrak, bu devlet bu vatan, bu din, bu ezan için canlarını, evlatlarını seve seve feda eden bu vatanın gerçek kadınlarından olamazsınız! Siz, “Ben, ezanlar susmasın, bayraklar inmesin diye bir değil bin evladım olsa şehit veririm” diyen analarımızın, kadınlarımızın, bacılarımızın, tırnakları dahi olamazsınız!
Bu tepki, ülkede çığ gibi büyürken, Taksimde toplanan bir grup kadın ezanı, ıslıklarla, düdüklerle çığlıkları ile susturmaya, protesto etmeye çalışırken hiç mi düşünmediler nerede yaşadıklarını, hangi bayrak altında olduklarını? Hangi toprakların ekmeğini yediklerini? Peki, biz şimdi size ne diyelim, ne diye hitap edelim?
Özellikle seçimler döneminde siyasiler inandıklarını değil de, inanmadıklarını halka inandık derler. Halkın inanç ve değerleri ile alay edercesine biz sizdeniz, biz sizin dinindeniz, bizler bu ülkenin, bu vatanın gerçek evlatlarıyız, biz, “Seyyid Oğuluyuz” derler. Ama artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Mikrofonun açık olduğunu unutup gerçek kimliklerini itiraf edenler, ezan karşısında tutumlarını gizlemeyenler, artık bu ülke insanını kandıramayacaklar, onları aptal yerine koyamayacaklar. Hele ki ülkemizin en önemli siyasi partilerinden birinin il başkanı ezanı protesto edenlerin içinde yer alıyorsa demek ki artık kimse kendi kimliğini gizlemeye gerek duymayacak hale gelmiş.
Mesaj çok açık ve net; “Biz sizin milli ve manevi değerlerinizi tanımıyor ve kabul etmiyoruz!”
Merak etmeyin halkın mesajı da çok açık ve net olacak!
BİZ DE SİZİ TANIMIYOR VE KABUL ETMİYORUZ diyecektir mutlaka.
Maalesef bu ülke askeri ve ekonomik bir savaş verirken, milli ve manevi değerlerimize yapılan bu saldırı ile nasıl başa çıkılacak? Bu son derece ciddi bir soru! Toplumsal barışı zedelemeden, provokatörlerin oyununa gelmeden, kaş yapayım derken göz çıkartmadan, siyasi ikbal gözetmeden, bu sorun çözülmeli hem de en kısa zamanda. Düşman ki bu düşmanın adı, şanı, kimliği her ne ise, farklı bir sosyolojik savaş açmış durumda.
Oynanan oyunu çok iyi süzmek lazım. Dün gençlerimizle bize diz çöktürmeye çalıştılar. Sonra devletimize yönelik operasyonlarla. Sonra çocuklarımızla. Şimdi de kadınlarımızla. Kadınlarımız üzerinde ciddi bir tezgâh kurulmuş durumda. Milli ve manevi değerlerimize bağlı bu vatanın gerçek evlatları olan kadınlarımız, son derece dikkatli ve hassas olmak zorundalar. Hiçbir tezgâha, oyuna gelmemelidirler. Taksimdeki kadınlar bizim kadınlarımız değildir. Dikkat edelim. Gruplaşmanın değil, kenetlenmenin zamanı. Allah korusun kendinizi her an, her zaman bir oyunun, bir tezgâhın içinde bulabilirsiniz! Ölçülerinizi ideallerinizi net belirleyin. Ölçü nettir. Vatan, Bayrak, Devlet, Millet ve Dinimizdir. Başkaca da bir ölçü tanımayın. Bunun dışında kim hareket ederse bizden değildir. Ne aranıza alın, ne de aralarına girin.
Dün olduğu gibi bugün de, kadınlarımızla ilgili akıl almaz planlar yapılmakta. Uyanık olalım, dikkatli olalım. Bizim olan değerlere sahip çıkarak düşmanın oyununu, tezgâhını başlarına geçirelim. Milli ve manevi değerlerimize daha sıkı, sım sıkı bağlanalım.
Ve öyle bir kenetlenelim ki aramıza bir tane bile düşman zihniyet girmesin, giremesin.
Gün kadınlarımızın günü!
Gün Şerife Bacıların, Kara Fatmaların, Nene Hatunların günü.
Siz bu ülkenin milli mücadelesinde en ön saflarda savaşan, “Milli Mücadele Mücahideleri” siniz.
Siz, Vatan, Millet, Bayrak, İslam sevdalısısınız.
Bu ülke için ağlanacaksa yine siz ağlarsınız, yine siz sahip çıkarsınız!
Vatana ve İslam’a sahip çıkma zamanı!
YEMİN ETTİK ALLAHA,
SÖZ VERDİK MİLLETE,
BU İMAN SÖNMEYECEK
DÜŞMEYECEK SANCAKLAR…
EZANLAR SUSMAYACAK BAYRAKLAR İNMEYECEK.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.