Sevmeyen Sevilmez
Sevgi kalpten kalbe bir aynadan akseden ışık gibi yansır. Bir insanın kalbinde kimseye karşı sevgi yoksa o kişiyi de kimse samimiyetle sevmez. Sevse de bir müddet sonra soğur. Bu sebeple sevilmek isteyen kişi evvela kendisi insanları sevmelidir.
Sevginin karşılıklı olarak yaşanması için, o insanın Allah’ı her şeyden çok sevmesi gerekir. Allah, kendisini seven kullarının sevgisini karşılıksız bırakmaz, onu sever ve onu diğer kullarına da sevdirir.
Sevgi, kalbe ait bir hal olduğu için insanın elinde olmayan bir duyguymuş gibi düşünülür. Ama bu tam olarak böyle değildir. Elbette insanın fıtratına konulmuş tabi sevgiler vardır ama bunun yanında insanın iradesine bağlı sevgiler de vardır. Bir kişi hiçbir menfaat hesabı olmadığı halde sadece Allah için birini seviyorsa bu iradeye bağlı ve ulvi bir sevgidir. Bu çeşit sevgiler tefekkür ederek, kalbi meylettirerek kalbe yerleştirilir. Esasen sevgi daima bazı vesilelerle kalbe yerleşir. Sevginin vesilesi olan şeyleri yapmak insanın kalbinde sevgiyi kuvvetlendirir.
Mesela sevdiğine zaman ayırmak, bir araya gelip sohbet etmek, bir şeyleri paylaşmak, aynı şeylerden zevk alarak beraber yapmak, kendi nefsinden fedakârlık göstererek hediyeler vermek gibi çeşitli hal ve hareketler sevgiyi artırır. Bunları ihmal etmek de sevgiyi zayıflatır.
Sevgi ihmale gelmez. Sevginin hissedilmesi yetmez, gösterilmesi, ifade edilmesi gerekir. Sevgimizi dolaylı ya da direkt yollardan da olsa, nasıl hissettireceğimizi öğrendiğimiz yer, her zamanki gibi ailemizdir. Çünkü orda ilklerimizle tanışırız. İlk kucaklaşma, ilk öpme, ilk dokunuş, ilk kavga, ilk kızgınlık, ilk öfke, ilk kırgınlık… Onlar nasıl davranırsa bizde onları taklit ederek öyle davranırız.
Örneğin, bir ailede ihtiyaçların karşılanması neticesinde sevildiğini hisseden çocuk, sevgisini gösterebilmek için aynı uygulamayı yapar. Ailesinin ihtiyaçlarını karşılamakla “Seni seviyorum.” demenin bir olduğunu düşünür. Ya da yapılan sürprizlerle kendini değerli ve sevilmeye değer hisseden çocuk, sevdiklerine sürprizler yaparak sevgisini gösterir.
Ya da kendi ihtiyaçlarının karşılanması için yoktan var edildiğini gören bir çocuk, sevdiği insanlara sevgisini, elinde olmamasına rağmen yoktan var ederek gösterir. Çünkü ailede “Seni seviyorum.” bu şekilde gösterilmiştir. O da öğrendiği şeyi sorgulamadan sunar ve gösterir. Çünkü ailenin içinde oluşturulan bir fanusta her ne yapılıyorsa zannedilir ki herkes aynı şekilde davranıyor, hissediyor veya hissettiriyor sevgisini.
İnsan bir şahsı ne kadar çok sevse de aradaki bağları korumazsa zamanla o sevgi gücünü yitirir. Öyleyse Allah bize kimi sevmemizi emrediyorsa onlara sevgimizi göstermeli ve sevgi vesilelerini artırmalıyız.
Sevmememiz gereken kişilerle aramıza mesafe koymalıyız. Bizler kendimizi sevdirmek için elimizden geleni yapıyor ama karşılık göremiyorsak bunun da mükafatını Allah-u Zülcelâl verecektir. Peygamberimiz karşılıksızda olsa iyilik yapmayı emretmiştir. Sevmemiz gereken kişilere karşı kıymetini bilmeseler de iyilik yapmalıyız. Belki de zamanla pişman olur ve yanlış yaptıklarını anlarlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.