Senin manzaran kaç milyon?
Yıllarca babama kızdım. Eve gelen her yeni misafire balkonunun büyüklüğünün metheder, onu bizzat balkona götürür, “Denizi şöyle görüyor, balkon şu kadar eninde şu kadar boyunda” gibi süslü ifadelerle övünürdü. Bense bunu yadırgar, “balkonunun genişliğiyle övünmek de neyin nesi?” diye düşünürdüm.
Hani şarkıda diyor ya, “biz büyüdük de kirlendi dünya”, zaman geçti, taşrada büyüyüp üniversite sorası şehirde kendine bir yaşam kuran her Anadolu insanı gibi biz de bazı şeyleri hayretle izledik. Bunlardan biri de, köyde, kasabada elimizin tersiyle ittiğimiz, kıymetini bilmediğimiz imkânların şehir ortamında, önümüze harika bir yaşam şekli olarak çıkarılması oldu. Darb-ı mesel olsun diye söylüyorum; “Paramız yoktu, margarin alamaz, anamızın yaptığı tereyağını yerdik. Fırından ekmek alamaz, anamızın ocakta pişirdiği lavaşlarla idare ederdik. Meğer en sağlıklısı buymuş.” Güler misin ağlar mısın?
Sizinki hangi TOKİ?
TOKİ Türk insanının hayatında yeni bir dönem başlattı, bu kesin. Ömrü boyunca ev sahibi olamayacağını düşünen birçok insan ev bark sahibi oldu. Yetmedi, insanımız aldığı TOKİ evinin özellikleriyle övünür hale geldi. Ankara’da şöyle bir sohbet gelişti: TOKİ’de oturuyorum deyince “Hangi TOKİ?” diye bir soru geliyor arkasından ve bulunduğunuz TOKİ evlerine göre size değer veriliyor. “TOKİ Yapracık mı? Hımm, pek uzak diyorlar orası için. Yolları da iyi değilmiş... TOKİ Turkuaz mı? Zemini sağlam diyorlar ama bilmiyorum artık… TOKİ Pursaklar mı? Nasıl oralar? Gelişecek gibi diyorlar ama… TOKİ Eryaman mı? Site içinde havuz diyorlar, evler villa fiyatına gidiyormuş. TOKİ Yenimahalle mi? Aaa, orası zengin TOKİ. Torpili olmayan ev alamıyor!”
Böyle sürüp gidiyor muhabbetler.
Bu muhabbetlerin içinde bir de evinizin cephesi, havası ve manzarası konuşuluyor. TOKİ evlerinden boş kalan arazilere dikilen plaza şeklindeki uzun binalardaki residence dediğimiz 1+1, 2+1 kulübe evlerde oturmak herkes nasip olmuyor bu devirde. Başka semtlerde 3+1 ev aldığınız fiyata, bu plazalarda 1+1 stüdyo tipi evlerde ancak oturuyorsunuz.
Geçen gün, böyle bir evde oturan bir arkadaşı ziyarete gittiğimizde evin sahibi önce balkonu gösterdi bize. Beşinci katta olan evinin balkonunda Ankara’nın gözdem mekanlarından birini tepeden görmek mümkün. Eve girer girmez balkondan manzarayı görmeye davet edilince, babamı hatırlayıverdim. Karadeniz’e doğrudan bakan, kendi ifadesiyle beş metre genişliğinde balkonuyla övünen babamı… Babamın balkonunun üçte biri denecek büyüklükteki balkonundan, bataklıktan gölete çevrilen bir gölü göstererek evinin manzarasıyla övünen kişi elbette Ankara şartlarında haklı bir konumda hissediyordu kendisini. Ama nedendir bilinmez, bende bir garip his bıraktı bu tavır. Şöyle bir kıyaslama yaptım, babamın evi denize bakıyor, bu ev ise doldurma bir göle. Babamın balkonunda top oynarsın, bu balkonda ise en fazla okey oynar erkekler.
Netice; ben babama haksızlık etmişim. Evinin katı, cephesi ve manzarasıyla övünmek meğer babamın sonuna kadar hakkıymış. Onu ayıplamakla ben hata etmişim. Ankara’nın neresine giderseniz gidin, manzarasıyla övünen insanlara rastlamanız mümkün. Şimdiden şu soruya kendinizi hazırlayın:
Senin manzaran kaç milyon?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.