Sahâbe Efendilerimizin Sünnet Hassasiyeti
Allah Rasûlü’nün (s.a.v) Hadis-i Şerif’lerini himaye edebilmek için ilk rıhleleri Sahâbe Efendilerimiz başlatmıştı.
Bu çerçevede Cabir b. Abdullah Hazretleri (r.a), tek bir hadisi almak için Medine’ye bir aylık mesafede olan Şam’a Abdullah b. Üneys’e gitti.
İbn Hacer, Sahâbe’nin hadis muhafazasının kanıtlarından olan Cabir Hazretlerinin bu rıhlesini kıymetlendirirken şöyle der:
"Cabir b. Abdullah’ın, Abdullah b. Üneys’ten kendisine rivayet edilen hadisle iktifa etmeyip, onu bizzat Abdullah b. Üneys’ten dinlemek için kalkıp Şam’a gitmesi, Sahabe’nin âlî isnada verdiği önemi gösterir."
Bu noktada Ebu’l- Âliye de şöyle der:
"Biz Allah Rasûlü’nün(s.a.v) Ashâbından nakledilen hadisleri dinler, buna razı olmayıp kalkar onlara gider, bizzat hadisi kendilerinden alırdık. Münferit olarak ya da cemaat halinde hadisleri müzakere eder; bu şekilde unutmaya engel olurduk."
Sünnet düşmanlarının odağındaki Sahabe Efendimiz Ebu Hureyre de(r.a) geceyi üçe böler; üçte birinde namaz kılar, üçte birinde uyur, üçte birinde de Allah Rasûlü’nün(s.a.v) hadislerini okurdu.
Sahâbe, tabiûna da, hadisleri muhafaza noktasında kendi aralarında "müzakere" yapmayı önermiştir.
Bu noktada Enes b. Malik Hazretleri(r.a), talebelerine şöyle derdi:
"Biz Allah Rasûlü’nün(s.a.v) huzurunda hadisi dinler, kalktığımızda da hıfz edene kadar onu tekrar ederdik."
Nitekim Atâ b. Ebî Rebah da İbn Abbas’ın konuyla alakalı şöyle dediğini rivayet etmektedir:
"Benden bir hadis duyduğunuzda onu aranızda müzakere ediniz."
Sahâbe’nin hadis müzakeresi ve bu noktadaki telkinleri, tabiûn döneminde hadis halkalarının yaygınlaşmasına zemin hazırladı.
Daha sonra ise, hadisin sahihini zayıf ya da mevzusundan ayıran, sened-metin tahlili yapan muhaddisler geldi.
Allah Teâlâ bir sevki ilahiyle Kur’an-ı Kerim gibi Sünnet’i de muhafaza edecek bir neslin yetişmesi için vesileler halketti.