Yunanlılar bunu hep yapıyor.

Şimdi de bir Yunan Milletvekili Avrupa Parlamentosu’nda, Türk bayrağını yırttı. 

Kuyruk acıları kudurtuyor ki, her fırsatta ağızlarından salyalar akıtarak Türkiye’yi hedef alıyorlar. 

Ve bununla da kalmayıp, birşey daha yapıyorlar, o paçoz halleriyle:

Sırtlarını dayadıkları Hıristiyan Avrupa’dan aldıkları güçle, Ege Adaları’nı işgale dönük adımlar atıyorlar, sessiz sessiz. 

Asıl sıkıntı burada. 

Sözlü çıkışlarına cevap vermesi kolay, verdik, veriyoruz da. Bu son olaya ilişkin örneğin, aynı gün Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu şu açıklamayı yaptı: 

''Şanlı bayrağımıza uzanan elleri nasıl kırdığımızı, denize nasıl döktüğümüzü en iyi bu ırkçı kafalar bilir. Avrupa’nın şımarık, ırkçı çocukları hadlerini bilsin. Avrupa İslam karşıtlığı ve ırkçılığa artık dur demeli.Bayrağımız her yerde şerefle dalgalanmaya devam edecek! AP’nin de bu palyaço hakkında gerekeni yapmasını bekliyoruz.''

Yine Meclis’te iktidar olsun muhalefet olsun siyasi parti temsilcilerinden küstah Yunan’a tepki gösterildi. Millet olarak da sosyal medyada tepkimizi ortaya koyuyoruz. 

Bunlar tamam. 

Peki asıl sıkıntının yattığı Ege Adaları konusu, ne durumda?

Üzülerek söylüyorum:

Bugün Ege’de bulunan adalardan 23’ü, uluslararası ve Türk-Yunan anlaşmalarına göre askersiz-silahsız olması gerekirken, bunlardan 16’sı Yunanistan tarafından silahlandırılmış durumda. 

Yıllardır kimi medya organlarında, “Yunanistan’ın Ege’de adaları adım adım işgal ettiği” haberleri çıkar ama bunlar gerek Ankara gerekse kamuoyunda pek inandırıcı bulunmazdı. 

Geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Bakanımızın yaptığı bir açıklama bunu doğrular nitelikteydi. 

Sayın Bakan Roketsan'a gerçekleştirdiği ziyarette, son dönemlerde bölgede yaşanan gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulunurken, Ege’de uluslararası anlaşmalarla belirlenen gayri askeri statüdeki 23 adanın durumu konusunda aynen şunları söyledi:

"Gayri askeri statüde ada olmasına rağmen bunlardan 16’sı anlaşmalara aykırı olarak silahlandırılmıştır. Yunanistan’dan uluslararası hukuka, imzaladığı anlaşmalara ve iyi komşuluk ilişkilerine göre davranmasını bekliyoruz."

***
Evet asıl bu meselenin çözülmesi gerekir. 

Yunan geri adım atmıyor, askerlerini, silahlarını çekmiyorsa ki öyle görünüyor.  

Türkiye olarak yapmamız gereken nedir, buna kafa yormalıyız. Masamızda tüm seçenekler olmalı. Neticesinde somut adım atılmalıdır; Yunanistan’ın Ege adalarını işgal girişimi bertaraf edilmelidir. 

*** 

Değerli okurlar, 

Gazeteilksayfa olarak Başkent’imizin, Başkentlilerimizin gördüğümüz eksiklerini, sorunlarını dile getiriyor, yetkililere çözüm çağrısında bulunuyoruz.

Bu doğrultuda, Etimesgut’un en hızlı gelişen mahallesi olarak gösterilen Ahi Mesut’un Bağlıca’ya açılan kapısı olan Kürşat Caddesi’yle ilgili bölge sakinlerinden gelen şikayet ve talepleri de aktarmıştık. Cadde’nin ışıksız ve setsiz kavşaklarında hemen hergün kaza oluyordu ve halk buraya trafik lambası veya yavaşlatıcı set katılmasını istiyordu, Büyükşehir Belediyesi’nden. 

Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanlığı’ndan konuyla ilgili haberimize bir açıklama geldi.

Açıklamada deniliyor ki: 

“Söz konusu alanda trafik işaret ve levhaları ile gerekli önlemler alınmış olup, yeterli araç yoğunluğu bulunmadığından sinyalize edilememektedir. Ayrıca 11.07.2019 Tarih ve 2019/44 sayılı UKOME Genel Kurul kararı gereğince mevcut kasislerin korunması kaydıyla okul ve hastane önü haricindeki alanlara hız kesici kasis yapılamamaktadır. Gazetenizin duyarlılığı için teşekkür ederiz.”

Bölgeyi bilen biri olarak söylüyorum, bu açıklama beni asla tatmin etmedi.

Bir kere “yeterli araç yoğunluğu olmadığı” iddiası kesinlikle yanlış. 

Neye göre söyleniyor bu? Ölçüm mü yapıldı ki?

Benden uyarması:

Burası öyle bir yer ve öyle çok kaza meydana geliyor ki, acil tedbir gerekiyor.

Allah korusun yarın birgün ölümlü bir kaza yaşanırsa, bölge sakinleri Büyükşehir’den hesap sorar. 

Ne cevap verecek Büyükşehir; “Biz elimizden gelen tedbiri aldık, gerisi takdir ilahi” diyebilecek mi gönül rahatlığı ile?