"Tarihimiz boyunca birçok bilgin, kamu otoritesi tarafından yönlendirilmeyecekleri ve Tanrı'nın emirlerini istenilen yönde değiştirmeyecekleri ya da tadil etmeyecekleri düşüncesiyle, kamu makamına, yönetimine ya da mevkisine sahip olma korkusuyla deliliğe sürüklenmiştir." Devleti yönetenlerin görevi bürokrasiyi tepeden tırnağa gözden geçirmektir. Bugüne kadar esas alınan sadakat anlayışı bir kenara bırakılmalı ve liyakate vurgu yapılmalıdır.

Eğitime iyi bir neşter atılmalı, çünkü her şeyin başladığı yer eğitimdir. Değerleri öğrenmek ve ilkeli insanlar yetiştirmek. Eğitim tarih, kültür, inanç ve gelenekle uyumlu olmalıdır. Kalıcı, yerleşik ve özgün bir sistem oluşturulmalıdır. İktidardan iktidara değişen bir organizasyon ve yönetim yerine, vatan, millet ve gelecek için her zaman bir şeyler ortaya koyan ehil insanların eline teslim edilmeli kurumumuz...

Birine bir görev verdiğimizde bizden olup olmadığından ziyade o görevi layıkıyla yerine getirip getirmeyeceği kriteri dikkate alınmalıdır. Efendimiz (s.a.v.) kamu hizmetindeki ölçüyü şu şekilde ortaya koymuştur: 'Bir kamu görevlisi, kendisini ve eşini geçindirmeye yetecek bir ücret alma hakkına sahiptir. Bir kamu görevlisi kendisini ve eşini geçindirmeye yetecek bir ücret alabilir. Evi yoksa o da dikkate alınır. Bundan fazlası suçtur".

Liyakatli bir kadronun görevde bulunmaması, Allahu mefazna toplumunda yıkıma ve adaletsizliğe yol açar. Bu konuda Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur. v) Soylu kadınları hırsızlık için tercih edenlere karşı: 'Diğer toplumların helak olmasının nedeni, zayıflara imkan tanımaları ve güçlüleri dışlamalarıdır. Eğer kızım Fatıma hırsızlık yaparsa, yemin ederim ki elini keserim. İmanımızın bir şartı olarak işi bilene, yani güvenilene vermek mutlaka şarttır. Cenab-ı Allah buyuruyor ki: "Cenab-ı Allah buyuruyor ki:" Şüphesiz Allah, emanetlerin ehline verilmesini ve insanlar arasında hükmedildiği zaman adaletle hükmedilmesini emreder. (buyurmuştur.) Selam ve dua ile.