TÜİK verilerine göre; 2021 Eylül ayı içerisinde Türkiye genelinde 147 bin 143 konut satışı yapılmış. Bu orana göre; 2020 yılına oranla kıyaslanan 2021 yılı Eylül ayı konut satış oranının yüzde 7.6 oranında artış yaşadığını görüyoruz. Peki yapılan bu satışlardan kaç tanesi rayiç bedeli standartlarına uygun? Veya bunların takibini kim yapıyor? Bilinmez...

Örnek verecek olursam;

Emlakçıdan bir ev buldunuz. Evin bedeli 300 Bin TL. Almak istediniz ve işlemleri başlatıp tapu almak istediniz. Evin bulunduğu bölgenin belediyesinden rayiç bedeli hesaplaması yapıldı ve evin 210 Bin TL gerçek değere sahip olduğu yazılmış. Gittiniz tapuya ve 210 Bin TL'ye imza atıp, emlakçıya 300 Bin TL ödediniz. Bunu yaparsanız peşinizden ceza geliyor. Ne cezası? Gerçek satış değerini rayiç bedeli olarak yazdırmama cezası. Bu cezayı kim ödüyor? Siz ödüyorsunuz? Rayiç bedelini kim yazdı? Belediye, Tapu veya Mailiye İl Müdürlüğü...

Ne kadar acayip değil mi?

Rayiç bedelini yazandan tutun, tapuda onay veren memura kadar herkes bu suça ortak. Ama ceza size. Bu bana askeri düzenin tam tersini anımsattı. Bu sefer ödül herkese, ceza sadece size. Üstelik sorumlusu da siz değilsiniz. Bu konuda da örnek vereyim. Yaşadığım semt Sincan'da 3+1 standart bir yapılı daire 275 Bin TL'den düşük değil. Bunu tapuda rayiç bedeli olarak 215 - 220 Bin TL yazan memurun "sarı sitede" bulunan ilanlara bakmadan bilmesi lazım. Çünkü 210 Bin TL'ye Sincan gibi bir semtte 3+1 ev bulunmayacağını o da biliyor.

Diyeceğim şu ki;

Rayiç bedeli ihalesi vatandaşa kalmasın. Tapu da ve Belediyeler de düzenlenen rayiç bedeli uygulamasında güncel en net bilgi verilsin. Gerekirse ilgili ev ile ilgili çalışmalar yapılsın. Evlerin satışı yapılırken ana merci Belediye veya Tapu olsun. Satış bedeli az veya çok gösterilip kimse mağdur olmasın. Emlak vergisi veya Tapu harcı güncel net değeri ne ise o verilsin. Vatandaşlar zaten kıt kanaat biriktirdikleri birikimleri ile ev alırken, bir de peşlerinden gelen cezayı ödemek için gece gündüz çalışmak zorunda kalmasın...