ÖTEKİ GÜNLÜK
Yanlış hatırlamıyorsam Andre Gide günlüğünde ‘ölümün elinden hatıralarını kurtarmak için’ yazdığını söylüyordu. Peki, insanlar neden günlük tutar?
Andre Bazin’in ‘Neden sinema yapıyoruz’ sorusuna Mısırda firavunların mumyalanmasını, Avrupa’da portre sanatını örnek vererek unutulmamak, sonsuza kalmak arzusu diye cevaplar.Elbette unutulmamak için. Hz.Adem ve Havva’yı da bu arzu cennetten kovdurmadı mı?
‘Derken şeytan, ……..dedi ki: “Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedî kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.”(Araf suresi,20.ayet)
Hızla akan bu çağda yaşamın elimizden alıp götürdüğü iyi ya da kötü her anımızı sözünü esirgemeden kimseye eyvallahı olmadan yazan şunun şurasında kaç kişi kaldı. Samimiyet bu zamanda paha biçilemez bir değer. Menfaatsiz ve karşılıksız konuşan bir ses duymak isteyen Tarık Deniz’in ‘Öteki Günlük’ünü okuyabilir.
Günlük deyince akla genelde mahrem anların ve fikirlerin paylaşıldığı edebi metinler gelir. Özellikle meşhur bir yazarın günlüğü bu yüzden daha ilgi çekicidir. Tarık Deniz ismi belgesel senaryolarından özellikle seyahat yazılarından biliniyor ama çok meşhur birisi değil. İşte yeni çıkan Öteki Günlük’ü ne söylendiğine değil kimin söylendiğine bakıldığı bu çarpık asırda bekleyen tek tehlike bu diyebilirim. Bu yüzden üzerindeki yırtık libasa değil elindeki elmasa bakacağız Deniz’in.
Şu an Ankara’da mukim Tarık Deniz’in ‘Öteki Günlük’ü elime alınca 1971’den başlandığını ve 2012 yılına kadar yazıldığını gördüm. Kim bilir kaç bin sayfalık dert defterlerinden damıtılıp çıkartılmış bir kitaptı elimdeki. Aklıma Henri Frederic Amiel gelmedi desem yalan olur. İsviçreli filozofun 174 defter doldurduğu ve 17 000 sahifelik bir günlüğü olduğu rivayet olunur.
Öteki Günlük’e ilk baktığımızda yazarın büyük bir kültürel ve sanatsal birikimi hayatın hay huyu içerisinde sıkmadan ustaca ve bizi meraklandıracak şekilde verdiğini görüyoruz. Özellikle hayat-ı şahsiyesiyle ilgili dönüm noktalarını da magazine meraklı olmayan birisi olarak ilgiyle okuyorsunuz. Gizli bir ‘Türkiye’ romanı var bu günlükte çünkü.
Bence ‘Öteki Günlük’ ileriki yıllarda Türkiye üzerine her alanda araştırma yapanların çok faydalanacağı bir eser olacak. Sadece günlük hayat değil edebiyat ve sinema günlüğü de diyebilirsiniz buna. Bir sinemacı gözüyle günlük edebiyatının Tarkovskisiyle Fellinisi arasında gidip gelen bir metinle karşı karşıyayız diyebilirim. Bazen coşkulu bazen ruh dinginliğinde sizi dinlendiren. Fikirsel akımlar, ünlü yazarlar,Türkiye’nin yaşadığı felaket günlerinin de yer aldığı ama yazarın İstanbul’dan Libya Tripoli’ye, Mardin’den Kayseri’ye yaptığı yolculuklarıyla beraber hayatındaki iniş ve çıkışları özellikle memuriyet hayatının menfi yönlerini bir insanda tüm insanlığın bütün halleri bulunur özdeyişini geçekleştirircesine bizim hikayemizi,hüznümüzü ve sevincimizi ustaca aktardığı satırlarıyla bir Türkiye tarih,kültür ve sosyoloji atlası sunuyor bize.
Sadece arka kapak yazısını beğenmediğimi söyleyeyim. Arka kapak yazısı insanı korkutacak derecede farklı kelimeler, duygular ve isimler içerdiği için ben bu beyin ve hatıra kasırgasıyla nasıl baş edeyim, tüm bunları hemen nasıl anlayayım endişesine düşüyorsunuz. Fakat ilginçtir arka kapaktaki yazıyı birde kitabın içinde yer aldığı bölümde okuyunca bana daha anlamlı geldi, rahatsız etmedi ama arka kapağa daha sade ve günlükteki samimiyeti yansıtan daha kısa bir parça konulabilirdi bence.
Kitapta ilginç bilgiler ve notlarda yer alıyor. Bende bu notları bir kenara yazdım.
Kitaptan ilgimi çeken bazı notlardan bir kaçı:
-Ya bir de Godot çıkıp geliverirse.
- Gizli teslimiyetler! Yıllar önce ölmüş kocasından “Hakim Bey” diye söz edenler!
-Hangi cebini karıştırsan yalnızlık. Turgut Uyar
-Anayurt Oteli. Kaçıncı izleyişim bu? Yoksa hepimizin içinde gizlenmiş Zebercetler var da haberimiz mi yok?
-Bir motosiklet markası olan Vespa İtalyanca’da eşek arısı anlamına gelir.(Yazar İtalya’da da bulunmuştur)
- Böcek ilaçları satan bir şirket minibüsünün üstünde Yaşama Veda Partisi yazılıydı!
-Gölgesinden korkan memurlar,memureler!
- Condolezza Rice. Adı İtalyanca’da müzik aletini tatlılıkla çalmak anlamına gelen…
-Kalbimizdeki gizli çizikler ne olacak peki?
-Gel de şu halini günlüğüne yazma memleketin, bakalım yapabilirsen! Ermeni Kilisesi’nin Allah’ın oğlu Cebrail ve Allah’ın oğlu Aziz Ohannes adına kaydettiği mülkler; Cebrail ve Ohannes adreslerinde bulunamadığı için Hazine’ye kalmış sonunda!
-Hüzünlü,hep kederli. Alımlı. Hassas.Sıradan şiirler yazıyor. Bir de şiir kitabı var. Kaşık suratlı, hokka burunlu. Şapkalar giyiyor. Siyah topuklu ayakkabılarını, çizmelerini İstanbul’daki bir ustaya sipariş verip yaptırıyor. Hint karası saçları Belgin Doruk tarzı yapılı. Onunla koridorlarda her karşılaşmamda 1960’lı yılların melodramlarında buluyorum kendimi. Şoförlü, aşçılı bir köşkte oturan mutsuz bir kadın canlanıyor gözlerimde. Şimdilerde Anadolu’nun unutulmuş küçük ölçekli şehirlerinin birinde artık! Onun üstüne bir film senaryosu yazmak isterdim, o bunu çoktan hak edenlerdendi!
-İnanılacak gibi değildi Oğuz Atay’ın bütün yazarlığının yedi yıl sürmesi!
Son olarak yazarın özellikle Dersim katliamından bahsettiği bölümünde dikkatli okunmasını tavsiye ederim.
Kısaca öteki insanlar, öteki geceler ve öteki hayatlar. İşte hepsi bu günlükte.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.