Osman Doğan

Osman Doğan

ONLAR İHRAÇ FAZLASI DEĞİL…

ONLAR İHRAÇ FAZLASI DEĞİL…

 

Onlar yabancı değil, onlar düşmanda değil, onlar dışarıdan ithal edilmiş ihraç fazlası da değil. Onlar kalpleri ile, yüreği ile, değerleri ile Kur’an için hizmet verenler. Gönülden düşen parçalara bakılsaydı bir hayır için konuşmak lazım, konuşulmuyorsa susmak lazım ifadelerimi kulaklarına küpe etmeleri gerekirdi.

Onlar sevgilerini de, geleceklerini de, dünlerini ve yarınlarını da, feda eden kocaman yürekler. Her sokağın bir haşeresi, her yerin bir yaramaz çocuğu olsa da, tekilin çoğula galip geldiği nerede görülmüş…

Yüreği ile hareket edene, vicdanı ile yaşayana yaradan dosttur.

İşte tam bu noktada söze başlamayı uygun  görüyorum. Yukarı da bahsettiğim cümleler her hangi biri için değil, Kuran Kursu görevlerini yürüten Fahriler ile Mihrabın kayıtsız şartsız bekçileri olan vekiller için…

Diyanet-Sen’in başını çektiği, diğer sendikaların da devamını getirdiği bir kadro talebi var. Diyanet-Sen Genel Başkanının bir çok televizyon kanalında ifade ettiği, çalışma  bakanlığında sayın bakanımıza sizde fahri ve vekillere söz verdiniz, sözünüzü tutun dediği kayıtlarda yerini almıştır. Sadece bu ifadeler mi kayıtlarda yer aldı? Vicdanın kayıtlarında Sayın Başbakanımızın sözünü, sayın çalışma bakanımızın sözünü, sayın iç işleri bakanımızın sözünü duyan bilen sayısız vicdan sahibi var… Seçimlerden önce muhalefet partilerinin seçim beyanında olan vaatler  var.

Bugün sözünü tutan liderlerin konuşma vaktidir. Bugün sözünün eri olan hükümetimizin sözünde durma  vaktidir.

Fahri ve vekiller öçü değil, memleketin sırtında kene de değil… Onlar değerleri savunan, yeni Türkiye’nin yeni yol haritasında olması  gerekenler.

Dinini öğrenemeyen ve öğretemeyen bir devletin, doksanlı yıllarda meydana  gelmiş evlatlarına söyle dönün bir bakın; onlar vatan vurgusundan, millet aşkından, devlet sevdasından, inanç dünyasından uzak düşürülüp, ellerinde Molotoflarla, hendeklerle, şer güçlerin tuzağına düşenler… Doksanlı yılların yetişmiş evlatları ile, iki binli yılların yetişen evlatları aynı olmasın!

Doksanlı yılların inançsız toplum arzusu devam etmesin…Doksanlı yılların üst aklı ikibinli yıllarda arzusuna kavuşmasın…

Bir fark var mı? Var!

Tankları yürütenlerden, askeri cuntalara olur emri veren, beşli çete olup devleti yıkan, medya organı olup hükümeti dize getiren o yıllardan, Sinesini, sırtını millete dayayan yıllara geçtik…Şükrediyoruz…

İşte tam bu noktada, toplumun vicdanı olan Kur’an  ve Mihrap sevdalılarına iş düşüyor… Bakın Diyanet İşleri Başkanlığı, kurulduğu dönemden bu güne kadar, en şanslı dönemini yaşıyor. Çünkü ümmetin ocağına ateş düştü diyen bir başkanla yönetiliyor…Mescit-i Aksaya Türkiye’nin selamını götüren, Osmanlının torunlarıyla kucaklaşıp, mihrapta; ‘ümmetin ocağına ateş düştü, söndürmek bize düştü’ diyen bir başkanla yönetiliyor…

Fahriler ve Vekiller için el vicdan- el merhamet… Kayıtsız, şartsız kadroya geçirin diyecek kadar patavatsız değilim… Her hangi biri ile en yakın derece diyalog sahibi de değilim… Sadece ve sadece onların dış kapının dış mandalı olmadığını, onların üvey evlat olmadığını, onların dilenci olmadığını, onların yeteneksiz olmadığını, onların donanımsız olmadığını, onların şevksiz olmadığını biliyorum… Onları kadrolu olandan üstünde görmüyorum, eksik de görmüyorum. Çünkü onlara fahriliği ve vekilliği layık görenin Diyanet İşleri Başkanlığı olduğunu, yeteneksiz donanımsız olmuş olsalardı oralarda olmayacaklarını ÇOK İYİ BİLİYORUM…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR