Uğur Kılıç

Uğur Kılıç

Türkçeyle Yitip Gidenler

Türkçeyle Yitip Gidenler

Tutturmuşsunuz bir Türkçe elden gidiyor yaygarası, yıllardır konuşup durmaktan, yazıp çizmekten usanmadınız diyor aydın dediğimiz ama münevver olmayı başaramamış seçkinlerimiz… Onlar her cümlelerin arasına kendilerini daha medeni (!) gösterecek yabancı sözcükler taşıyarak böyle düşünedursunlar, biz yine Türkçe demeye, ana dilinin bir millet için ne denli önemli olduğunu dillendirmeye devam edeceğiz.

İnsanın duygu, düşünce ve hayallerini aktarma aracı olan dil; kendi yapısı içerisinde sürekli yenilenen, seslerden örülmüş bir sistemdir. Dil, aynı zamanda insan zekâsının ve insanın diğer canlılardan farkının bir göstergesidir. Yusuf Has Hacip, “Dildedir mutluluk, dildedir değer; Dili olmayana insan mı derler? İnsanda değişir dilince kader; Ya yurda baş olur ya başı gider…” derken insanı insan yapan unsurların başına dili koymakta, dilin insanı statü bakımından nerelere getireceğine ve nerelerden götüreceğine keskin bir dille vurgu yapmaktadır.

        Dil, Yusuf Has Hacip’in de belirttiği gibi toplum içindeki statümüzü belirleyen bir güce sahiptir; çünkü insan yaşadığı toplumda dili kullanma yeterliliğine göre bir değere ve muameleye tâbi tutulur. İnsanların -ne yazık ki- dış görünüşlerine göre karşılandığı çağımızda konuşmalarına göre muamele görmeleri yadsınamaz bir gerçektir. “Dilim, seni dilim dilim dileyim, Başıma geleni senden bileyim!” diyen şair, bu söylemle savımızı desteklemektedir.

        Duygu ve düşüncelerimizi ana dil vasıtasıyla diğer topluluklardan farklı bir şekilde ifade ederiz. O hâlde ana dil farklılığın da bir nişanesidir. Bu özelliği ile dil, insan topluluklarına millet olma imtiyazını kazandırır. Bir insan kökeni ne olursa olsun, hangi dille duygu ve düşüncelerini daha tesirli bir şekilde aktarabiliyor, anlatabiliyorsa o millete mensuptur. Yani dilimiz bizim kimliğimizdir. Her yemeğin her ülkede yenildiği, farklı kıyafetlerin dünyanın her yerinde giyilebildiği, fizikî yapısından bir insanın hangi millete mensup olduğunun pek anlaşılamadığı -küreselleştiği iddia edilen- dünyamızda dil, mensubiyeti yansıtan bir ayna görevi görmektedir.

       Refik Halit Karay’ın Eskici isimli hikâyesini bilenler bilir. Anne ve babasının arka arkaya vefat etmesiyle Filistin’deki akrabalarının yanına gitmek zorunda kalan küçük Hasan, haftalar boyunca ana dili Türkçeyi konuşacak kimseyi bulamaz. Günler sonra Türkçe bilen göçmen bir eskici ile konuşma fırsatı yakaladığında dünyalar onun olur. Yabancı bir ülkede, ana dilini konuşabileceği bir sima görmenin insana verdiği haz ve tarifsiz mutluluk; dilin insan ruhuna tesir eden özelliğini göstermesi açısından dikkate değerdir. Çünkü dil vatandır, gurbette bir dost sesidir. Dil bir sevdadır, sahip çıkılmayınca küsen nazlı bir yârdır. Dil bir âşığın sazında, sözünde efkârdır. Dil dumanlı dağların başında erimeyen kardır. Dil; iplik iplik, nakış nakış, hece hece işledikçe yanına kârdır. Türk milletine mensup olmak, Türkçeciliği gerektirir. Türkçeciliğin gayesi ise; Türk dilini sevmek, onun üstünlüğüne inanmak, varlığını sürdürmek, onu başka dillerin sömürüsüne karşı korumak ve kudretli bir edebiyat dili hâline getirmektir.

            Bugün, bırakın büyük şehirlerimizi, küçük Anadolu şehirlerinde bile Türkçe tabelalar görmek imkânsız hâle gelmiştir. Showroom, center, galeria ve plazaların cirit attığı şehirlerimizde, her cümlesini “ya, şey, tabiî ki de” gibi asalak kelimelerin “hımm, aaa, ııı” gibi parazit seslerin işgal ettiği gençlerimize bir değil birden fazla yabancı dil öğrenmeyi salık veren biz yetişkinler, ana dilini doğru konuşamayan nesillerimizden hiç hicap duyduk mu acaba? Dilin değerlerimizin ve kültürümüzün taşıyıcısı olduğunu bilenler, dilin yitirilmesiyle değerlerimizin de yitirildiğini bilirler. Niçin Amerikan filmlerinden devşirme “kendine iyi bak” dışında bir uğurlama kelimesi bilmiyor gençlerimiz? “Hoşça kal, sağlıcakla kal, uğurlar olsun, Allah’a ısmarladık” gibi onlarca vedalaşma sözcüğünü barındıran,  bir nezaket ve terbiye dili olan Türkçeyi kaybettiklerinden olabilir mi? Düşünmekte fayda var.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR