Neyi, niye kutluyoruz?
Hediyesiyle, pastasıyla, çiçeğiyle, çikolatasıyla, sosyal medyada ilk öğretmenler günüm mesajlarıyla, bir Öğretmenler Günü’nü daha geride bıraktık. Pek çok resmî günde olduğu gibi neyi niçin kutladığımızı bilmeden, hiç düşünmeden bir resmi gün daha geçti… Evet, hiç düşündük mü? Neyi kutluyoruz? Niye kutluyoruz?
Öğretmenler Günü’nün tarihçesine baktığımızda Atatürk’ün 100. doğum yıldönümü olan 1981 yılında ‘başöğretmen’ oluşunun yıldönümlerinde ülke çapında 24 Kasım’ın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanmasının kararlaştırıldığını görüyoruz.
Dünyada böyle bir kutlama var mı diye baktığımızda ise pek çok ülkede 1994'ten beri her yıl 5 Ekim gününün UNESCO tavsiyesiyle Öğretmenler Günü olarak kutlandığını görüyoruz. 5 Ekim günü, 1966 yılında Paris'te gerçekleşen "Öğretmenlerin Statüsü Hükümetler arası Özel Konferansı"nın sona erip UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından "Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi"ni oybirliği ile kabul edilişinin yıldönümü.
Kendi kültürel ve tarihi özelliklerine, okul tatil günlerine göre çeşitli ülkelerde farklı tarihler Öğretmenler Günü olarak belirlenmiş. Örneğin 12 Arap ülkesinde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Katar, Libya, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen) her yıl 28 Şubat günü, Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor. Öğretmenler Gününün tatil olup olmadığı da ülkesine göre değişiyor.
‘Niye kutluyoruz?’ sorusunun cevabını vermeye çalıştık. ‘Neyi kutluyoruz?’a gelince, o tartışmalı. Çünkü neyi kutladığımız muamma. Öğretmenlerimizi mi, eğitim sistemimizi mi, eğitimdeki başarımızı mı, belli değil.
Öğretmenler Günü’nde öğretmenlerin yaşadığı sıkıntılar, eğitim sistemindeki sorunları vs. tartışılmadığına göre diğer özel günlerde olduğu gibi işin sadece kutlama boyutunda kalarak, mesajlaşma ve hediyeleşme yarışına dönüştürülmesi kapitalizmin vahşi dişlerini bir kez daha ortaya çıkarıyor.
Öğretmenler Günü’nün tüm özel günlerde olduğu gibi kimin daha iyi, marka hediye aldığı yarışına dönüştüğünü gördükçe, bahçesinde yetişen en güzel gülü öğretmenine götüren öğrenciye bütün sınıfın kıskançlıkla baktığı çocukluğum geliyor aklıma. Bütün sınıf o şanslı çocuğa imrenerek bakar, kendi hediye mendillerimize ya da kalemlerimizi çok değersiz görür, üzülürdük. Bugünün çağdaş hediye anlayışına uygun, ilginç, anlamlı ve herkesten farklı bir hediye seçmek gibi bir derdimiz yoktu. Öğretmenimizi mutlu etmek için bahçede yetişen gülü öğretmenimize götürmek yeterliydi.
Öğretmenine sevgisini parasının gücü ile değil kalbinde ona olan kocaman sevgisi ile göstermeye çalışan o güzel öğrenciler var hala… Muş’a bağlı Dilimli İlköğretim Okulu öğrencileri de bunlardan biri. Öğretmenler Günü’nü öğretmenlerine çiçek, annelerinin ördüğü lif, batik ve onlar için yazdığı mektuplarıyla kutladılar. İşte o mektuplardan birkaç satır…
‘Canım öğretmenim, Okuma, yazmayı, sevmeyi öğrettiniz. Bize her şeyi öğreteceğiniz için teşekkür ederiz, sizi çok seviyoruz.’
‘Sizin hakkınızı nasıl öderiz canım öğretmenim siz olmasaydınız okumayı yazmayı bilemezdik. Sizin hakkınızı nasıl öderiz. İnşallah seneye de bizim öğretmenimiz olursunuz.’
Hangisi daha güzel, öğrencilerinden marka bir çanta almak uğruna bütün sınıftan zorla para toplanması mı yoksa içine papatya resimleri ve kalp resmi çizip içine de iki tane okla öğretmeninin ve kendisinin adının yazıldığı mektuplar almak mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.