Neden Black Friday?
Amerika'da her yıl Kasım ayının dördüncü Perşembesi Şükran Günü olarak kutlanır. Şükran Günü; Amerika kıtasında geçmiş yılların tüm nimetlerine ve hasat sonu elde edilen nimetlere şükretmek için kutlanan ulusal bir bayram.
Şükran gününden sonra gelen ilk Cuma’da Kara Cuma yani Black Friday olarak biliniyor.
Yani her yıl 25 Aralıkta Hz. İsa’nın doğumunun kutlandığı Hristiyan Bayramı’nın alışveriş gününün başladığı güne deniliyor.
Gün 1932’den bu yana Noel alışveriş sezonunun başlangıcı olarak kabul ediliyor.
Kara Cuma diye adlandırılan günde, ABD’de birçok mağaza birçok üründe sözde indirimler yapıyor.
Erken saatte açılıp, geç saatte kapanıyor.
İnsanlar güneş doğmadan mağaza kapılarında uzun kuyruklar oluşturuyor.
Kavga edenler, tartışanlar, alışveriş merkezi önüne çadır kuranlar.
Kısacası tam bir tüketim çılgınlığı.
Amerika da ekonomiyi hareketlendirmek, toplumu tüketime yönlendirerek ihtiyaç fazlası ürünleri aldırmak için oluşturulan bu hareket ne yazık ki bize de sıçradı.
Sadece sıçramakla kalmadı, beraberinde eleştirilerini de getirdi.
Birçok kurum ve kişi Cuma mübarektir, kara değildir diye açıklamalar yaptı.
Dini değerlerimizi saldırı niteliğinde görenler oldu.
Bazı firmalar ise bunu fırsata çevirerek, “Şahane Cuma, Efsane Cuma” adı altında indirim günleri yaptı.
Her ne kadar betimlemeyi değiştirmiş olsalar da aynı güruha hizmet etmiş oldular.
İnsanlarımız da sabahın erken saatlerinde alışveriş merkezlerinde kuyruk oluşturdular.
Tartışanlar oldu, kavga edenler oldu. Bedava ürün dağıtılıyormuş gibi nerede bir mağaza var oraya koştular.
Bu konuda hakkında herkes bir şeyler söylüyor fakat kimse bu güne neden Black Friday denildiğinden bahsetmiyor.
Bugüne kara Cuma denilmesinin hikâyesi sanıldığı gibi dini değil.
Müslümanlar Cuma günleri mübarek sayıldığından Kara Cuma diye adlandırılmasına tepki gösteriyor.
Gösterdiğimiz tepkilerde ne kadar haklı olsak da iş düşündüğünüz gibi değil.
“Black Friday” teriminin ilk kaydedilen kullanımı, 24 Eylül 1869'da ABD altın piyasasının çökmesine neden olan finansal kriz.
İkinci kullanımı ABD’nin Philadelphia şehrinde 1950’lerde bir Şükran Günü’nün ertesi gününde oluyor.
Noel alışverişinin başladığı ilk gün olması sebebiyle Philadelphia şehrine alışveriş yapmak isteyen vatandaşlar, akın ediyor.
Philadelphia Polis Departmanı ile ulaşım işçileri kentte yaşanan olumsuzluklardan dolayı zor anlar yaşıyor ve fazla mesai yapmak zorunda kalıyor.
Oluşan uzun araç kuyrukları, hırsızlıklar, izdihamlar kentte bir kaos ortamı yaratıyor.
Oluşan kaos ortamından dolayı polis departmanı günü Kara Cuma olarak nitelendiriyor.
Bu nedenle gazetelerde ertesi gün kentte yaşanan olumsuzluklara atıf olarak Kara Cuma diye manşetler atılıyor.
O gün bugündür noel alışverişinin ilk gününe Kara Cuma deniliyor.
İlerleyen yıllarda kentteki mağaza sahipleri bu olumsuz algıyı kırmaya çalışarak tabiri “Büyük Cuma” olarak değiştirmeye çalışıyor ama başarılı olamıyorlar.
Kara Cuma 1985 yılına kadar ülke çapında yaygın olarak kullanılmıyor.
80’lerin sonunda mağaza sahipleri satışlarını artırmak için Kara Cuma'yı yeniden hortlatmanın yollarını arıyorlar.
Bu sefer o günü olumsuz olarak değil, olumlu olarak yansıtan bir şeye dönüştürmeye çalışıyorlar.
Geçmiş dönemlerde nasıl kâr ediyorlarsa yine aynısı olsun istiyorlar ve Kara Cuma adı altında tekrar büyük indirim günleri başlatıyorlar.
Halk kara Cuma da ki olumsuz algıyı unutuyor ve bu günü bir fırsat olarak düşünüyor. Mağaza sahipleri ise bir günü yeterli bulmuyor ve satışlarını artırmak için bir günlük indirimleri 4 günlük Small Business Cumartesi / Pazar ve Siber Pazartesi gibi kampanyalarla uzatarak insanları tüketime teşvik ediyor.
Yani anlayacağınız kapitalizm çatır çatır işliyor. İşte sürekli tartıştığımız Kara Cuma’nın hikâyesi.
Bir şeye alet oluyorsak en azından bilgi sahibi olun istedim…
***
Bu Kara denilen günde yaşananlara gelecek olursak, Amerika’da bu günde ürün için birbirini öldüren insanlar var. Yaşanan izdihamlarda ezilip hayatını kaybeden insanlar oluyor.
Tartışanlar, kavga edenler, birbirine silah çekenler, vuranlar ve niceleri.
Gözüken o ki bizde de bu tür olaylar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Biz ise bu furyanın sadece adını tartışıyoruz.
Bence ne getirdiğinden çok ne götürdüğünü konuşmalıyız.
Adından çok bizde yarattığı kültür yozlaşmasını eleştirmeliyiz.
Gerçeği yansıtmayan indirimlerle kapitalizme hizmet eden bu furyanın, betimlemesinden çok insanları nasıl gereksiz tüketime sevk ettiğini konuşmalıyız.
Kara yerine şahane ya da efsane dediğimizde içimizi rahatlatıp bu furyaya hizmet eden biri olmamalıyız.
Dünyada milyonlarca insan açlık çekerken, kapitalizme hizmet eden bir topluluk olmamalıyız.
Sözde kelimelere takılıp buna da gerekçe olarak dini gösterip, sürecin arka planını irdelemeden hareket eden insanlar olmamalıyız.
3-5 parça kıyafet vs. için mağazalarda birbirini yiyen, birbirine hakaret eden insanlar da olmamalıyız.
Bir şeyi dini değerlerimizi esas alıp eleştireceksek eğer sadece adını değil, içeriğini de sorgulamalıyız.
Tüketim uğruna değerlerimizi ayaklar altına almamalıyız.
Atalarımız, “İnsan eşek olunca semer vuran çok olur demiş.” Oktay Sinanoğlu’da derki, “Bir milletin kafasını kesmek yerine kültürel soykırıma uğratır,kendine hamal yaparsın.” Bu yüzden Başkalarına hamal olmak istemiyorsak en başta kültür emperyalizmine karşı dik durmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.