Müzeye kaldırılan tarih bilinci yeniden zihinlere yerleştirildi
Tarihte bazı anlar vardır o anlarda yaşamak istersiniz. O an orada olamadığınız, o dönemde yaşayamadığınız için yüreğinizde ince bir sızı duyarsınız. Malazgirt Zaferi gibi, Kudüs’ün Fethi gibi, İstanbul’un Fethi ve Çanakkale Zaferi gibi. Tarihimizde böyle nice anlar vardır. Tarihi okurken adeta bu olayları yaşarsınız, atalarınızla gurur duyarsınız, içinizde büyük bir mutluluk hissedersiniz.
Yüreğinizi bu mutluluk kaplarken kafanızda bir cümle dolaşır; “keşke bu anlardan birinde bende yaşasaydım, o büyük zafere tanıklık edebilseydim” dersiniz. İşte 10 Temmuz Cuma günü o anlardan birisi idi. Bizim nesle nasip oldu. Ayasofya hasreti nihayet son buldu. Danıştay, 1934’deki Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı kararname ile Ayasofya yeniden cami haline getirildi. 86 yıllık hasret son buldu. Fatih’in vakfiyesi işler haline getirildi ve muhafazakâr camia da bir bayram havası yaşandı.
Necip Fazılların, Nurettin Topçuların, Karakoçların, Serdengeçtilerin, Zarifoğullarının, Atsızların hayalini kurduğu o tarihi an bize nasip oldu. Kılıç hakkı ve fethin sembolü olan 86 yıldır müzeye kaldırılan tarih bilinci müzeden çıkarılarak yeniden zihinlere yerleştirildi. Bunda emeği olan herkesten Allah razı olsun.
10 Temmuz tarihi bir gün olarak kayıtlara geçti. Zincirler kırıldı. Türkiye’nin hükümranlığının, bağımsızlığının sembolü Ayasofya, yeniden özgürleştirildi. Bu ruhu anlayabilmek için bunun hayalini kuran nesilleri iyi okumak gerekir. O hayalle yaşamış, ama nasip olmamış o dönemlerin şahsiyetlerini iyi analiz etmek gerekir. Belki o zaman bugünün ne kadar tarihi bir gün olduğu tam manasıyla kavranabilir. Birçok şahsiyet Ayasofya ile ilgili çok şey yazdı, çok şey hayal etti. O şahsiyetlerden birisi olan Osman Yüksel Serdengeçti’nin şu sözlerine bir bakın; “Ey İslâm'ın nuru, Türklüğün gururu Ayasofya! Şerefelerinde fethin, Fatih'in şerefi ışıl ışıl yanan muhteşem mabet! Neden böyle bomboş, neden böyle bir hoşsun? Hani minarelerinden göklere yükselen, ta mâverâdan gelen ezanlar? Hani o ilâhî devir, ilâhî nizamlar? Ayasofya ses vermiyor, Ayasofya bomboş, Ayasofya bir hoş. Ayasofya, Ayasofya seni bu hâle koyan kim? Seni çırılçıplak soyan kim?"
Ya Sezai Karakoç; “Ayasofya'nın avizelerini bu ramazanda da ısıtamadık; bunu unutmamalı.”
Peki, Nurettin Topçu; “Ya Ayasofya'nın minarelerindeki ezan sesini kim susturdu? O minarelerde okunan ezan, Allah'ın adı yanında Peygamber'in adını göklere dağıtırken, ecdadına bağlı ruhlarda beni de düşündürüyordu da ondan mı? Bin Haçlı ordusu bunları yapamazdı! Siz nasıl yaptınız? Bunu asıl yapanlar, şimdi hürriyet kahramanları diye başka bir tepede âbide altında defnolunmuştur, taziz olunuyorlar.”
Ya Necip Fazıl; “Gençler! Bugün mü, yarın mı, bilemem! Fakat Ayasofya açılacak!"
Evet, açıldı ve Allah’a şükür bizlere nasip oldu. Keşke sizlerde bu tarihi ana şahitlik edebilseydiniz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.