SALMAN KHAN DÜNYA OKULU 3
Gerçek yaratıcılığa izin verir ve onun cesaretlendirirsen, başarısızlık olasılığını da göze alman gerekir. Öğrencinin biri anlaşılması güç bir matematik konusu ile bir yıl uğraşıp hiçbir yanıt bulamayabilir. Bir mühendislik problemine taze bir yaklaşım bulan bir öğrenci buna aylarını verebilir ama sonunda işe yaramayacağını anlayabilir. Oyun yazan bir öğrenci son sahneyi bir türlü yazamayabilir, öğrenci şiirleri hiçbir şeye benzemeye bilir. Benim bu başarısızlıklara yanıtım şu: Ne fark eder? O süreçte neler öğrenildiğini bir düşünün. Bu iddialı ve genelde tek başına girişilen genel işlerdeki çabaya ve cesarete saygı gösterin. Ortaya çıkabilecek büyük sonuçları düşünün. Bunların gerçekleşme olasılığı olmasının tek nedeni insanların büyük fikirlerin peşinden gitmesi ve büyük riskler almasıdır. Bu kitabın en başına dönersek, Amerika'yı yenilikler için en verimli yer yapan şey, başarısızlığın burada, dünyanın geri kalanından çok daha az aşağılanmasıdır. Okullarımız da öyle olmalı .Güven içinde deney yapılabilecek, başarısızlığın bir utanç işareti değil bir öğrenme fırsatı olduğu bir ortam olmalı.
Ne yazık ki eğitim kurumumuz başarısızlıktan hem korkuyor hem de nefret ediyor. Ona kötü bir gözle bakıyor. Notların dünyasında D ya da F bir leke. Geçilmesi gereken çıtaların olduğu, desteklerin siyasal olarak belirlendiği bir sistemde başarısızlık gerçekten de çıkmayan bir leke olabiliyor ve cezalandırılabiliyor. O yüzdende standartlarımızı düşürüyoruz, beklentilerimizi sulandırıyoruz. Herkesin böylece başarıya ulaşabileceği gibi yalan bir umuda sarılıyoruz. Ama bu yaklaşım hem iki yüzlü hemde aşağılayıcı. Gerçek mükemmellik idealinin anlamı yok ettiği gibi sonunda ulaşılamayacak bile olsa yüksekleri hedeflemenin anlamını kavrayamıyor. Dünyamızın cesur düşüncelere ve yenilikçi yaklaşımlara ihtiyacı var. Bunlar büyük olasılıkla, büyük başarısızlıklardan sonra ortaya çıkacak, küçük güvenli öngörülebilir başarılardan sonra değil.
Bu yüzden hayalini kurduğum dünya okulunun neye benzeyeceğini nasıl işleyeceğini, en azından kabaca ama açık bir biçimde özetlemiş oldum umarım. Dahil edici bir yer olacak. Makul bir yer olacak, hem topluluklar içinde hem de uluslararası alanda eğitimde eşitsizliklerin kaldırılmasına katkıda bulunacak.
Hayal ettiğim okul teknolojiyi kendi başına bir değer olarak değil, derin kavramsal bilgiyi artırmanın kaliteli ve güncel eğitimi çok daha taşınabilir yapmanın -ilk bakışta tersi olurmuş gibi görünse de- sınıfları daha insancıl kılmanın bir yolu olarak görecek. Öğretmenlerin statüsünü ve morallerini yükseltecek, çünkü onları angarya işlerden kurtaracak, yardım etmeleri için zaman sağlayacak. Öğrencilere daha fazla bağımsızlık ve denetim verecek. Kendi eğitimlerinin gerçek sahipleri haline gelmelerini mümkün kılacak. Yaş açısından karma sınıflarda arkadaşların birbirlerine öğretmesini cesaretlendirecek ergenlere yetişkinlerin sorumluluklarını almaya başlama olanağı sunacak. Bu okul dünyanın en sessiz yerlerinden biri olmayacak. Bir şapelden çok bir arı kovanına benzeyecek. Sessizlik isteyen öğrenciler kendilerine kuytular bulabilecek. Ama asıl büyük alan, oyunlarla beraber yapılan çalışmalarla dolacak. Uygun adım değil, öğrencinin kendi hızında ilerleyen öğrenim, öğrencileri evrenin işleyişi ile ilgili son keşiflerini paylaşmaya yöneltecek. Kavramların -birbiriyle bağlantılı kavramların- tam anlamıyla öğrenilmesini hedefleyen dersler beyinlerimizin biyolojisi ile uyumlu olarak ilerleyecek ve öğrencileri “yeterince iyi”nin artık yeterince iyi olmadığı karmaşık bir dünyada işlev sahibi olmaya hazırlayacak.
Evet karmaşık bir dünya ve her şeyin birbirine bağlı olduğu bir dünya. Okulun çeşitli ileri kolları da bu nedenle birbiriyle bağlantılı olacak. Skype ya da Google Hangouts gibi şeyler aracılığıyla. San Francisco’daki öğrenciler ve öğretmenler Toronto’da, Londra’da ya da Mumbai’dekilerle ilişki kurabilecek. Tahran’daki öğrencilerin, Tel Aviv’dekilere ders anlattığını, İslamabat’taki öğrencilerin Yeni Delhi’deki bir profesörden öğrendiğini hayal edin. Gezegenin çeşitli yerlerindeki öğretmenlerle ve öğrencilerle düzenli olarak ilişkide olmak yeni bir dil öğrenmenin ya da küresel bir bakış açısı kazanmanın en iyi yolu değil mi?
Harç ve tuğla olarak bakılırsa hayalimdeki okul henüz inşa edilmedi. Ama okulun temelini oluşturan fikirler milyonlarca online öğrenci ve fiziksel desteklerdeki on binlerce kişi tarafından sahada sınandı. Hikayeler şeklinde derlenen ya da somut veriler şeklinde ölçülen sonuçlar son derece memnuniyet verici.
Benim için kişisel olarak en büyük keşif, öğrencilerin gerçekten anlama konusunda duydukları büyük açlığı görmek oldu. Bazen insanlar beni gerçeklere davet etmek için “iyi güzel de, bu yalnız motivasyonlu çocuklarda işler” diyor. Bunu derken de öğrencilerin yalnızca %20’sinin bu kategoriye gireceğini varsayıyorlar. Yedi yıl önce ben de geleneksel akademik model içinde kendi deneyimlerime bakarak muhtemelen onlara katılırdım. Videoları yapmaya ilk başladığımda bunları yalnızca -kuzenlerim ya da kendimi daha genç versiyonları gibi- ilgili bir öğrenci azınlığı için yaptığımı düşünüyordum. Asıl şaşırtıcı olan, bu derslerin, insanların artık umut beklemediği öğrenciler tarafından, kendilerine olan inançları tükenmek üzere olan öğrenciler tarafından nasıl benimsendiğini görmekti. Öğrencilere derinlemesine öğrenme ve çevrelerindeki evrenin sihrini görme fırsatı verdiğimizde, neredeyse herkesin motive olacağını böyle anladım.
Öğretme yöntemleri önemli; nüanslı geri bildirim ve değerlendirme önemli. Ama herhangi bir yöntemden ya da yaklaşımdan çok daha önemlisi, eğitimin sürekli olarak uyarlanması ve iyileştirilmesi gerektiği gerçeği. Bugünkü sistem verimsizliklerle ve eşitsizliklerle dolu. Öğrencilere öğretilenler ile asıl öğrenmeleri gerekenler arasında trajik uyumsuzluklar var. Dünya değişirken ve eğitimdeki statüko aynen dururken bu sorun her geçen gün daha da acil hale geliyor. Bunlar soyut konuşmalar değil, gerçek çocukların, ailelerin, toplulukların ve ülkelerin geleceği hakkındaki sözler.
Khan Akademy ve onun temelini oluşturan sezgi ve fikirler, bize daha iyi bir eğitim geleceği sağlayacak en iyi yol mu? Bunu söylemek bana düşmez. Vizyon ve iyi niyet sahibi başka insanların, başka yaklaşımları var. Ve umuyorum ki hepsi geniş dünyada denenme şansı bulur, ama yeni ve cesur yaklaşımların denenmesi gerçekten gerekiyor. Her şeyin olduğu gibi kalmasına izin veremeyiz. Hiçbir şey yapmamanın bedeli kabul edilemeyecek kadar yüksek. Bu bedel Dolar ya da Euro ya da Rupi cinsinden değil, İnsanların geleceği cinsinden ölçülür. Yine de bir mühendis ve inatçı bir iyimser olarak sorunların olduğu yerde çözümlerinde olduğuna inanıyorum. Eğer Khan Akademy eğitim hastalığımızın tedavisinde kısmi bir rol bile oynasa, bu katkıda bulunmuş olmaktan ötürü gururlanacağım ve kendimi ayrıcalıklı hissedeceğim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.