Müslümanlar için Kudüs’ün önemi
Kudüs şehri, dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden biridir. Üç semavi dinin kutsal yerlerini barındıran Kudüs, tarih boyunca defalarca savaşa sahne olmuştur. Hatta bu savaşların bazılarında şehrin büyük bir kısmı yıkılmış ve daha sonra tekrardan inşa edilmiştir.
Kudüs, şu anda Filistin ve İsrail arasında bölünmüş bir şehir konumundadır. Filistin devleti Kudüs'ü kendi başkenti olarak ilan ederken, İsrail'de kendi başkenti olarak ilan etmeye devam ediyor. Fakat Uluslararası toplumlar Kudüs'ü herhangi bir ülkenin başkenti olarak tanımıyorlar. Müslümanlar için üç kutsal şehir vardır. Bunlar Mekke, Medine ve Kudüs'dür. Hz. Peygamber; "Ziyaretler ancak üç mekâna yapılır. Mekke'deki Mescidu'l-Haram'a, Medine'deki benim bu mescidime ve Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya" buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (sav)'ın cariyesi Meymune (ra): "Ey Resulullah! Bize Mescidi Aksa hakkındaki hükmün ne olduğunu bildir" dedi. Resulullah (sav) da şöyle buyurdu: "Oraya (Mescidi Aksa'ya) gidin ve içinde namaz kılın." -Hadisin ravisi dedi ki: "O zaman burası Daru'l-Harb'di (yani Müslüman olmayanların hakimiyeti altındaydı)."- (Resulullah (sav) sözlerine daha sonra şöyle devam etti): "Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin." (Ebu Davud, Kitabu's-Salat, 14)
İslam alimlerine göre burada belirtilen zeytinyağı bir semboldür. Peygamber Efendimiz (sav) tarafından Kudüs'e ve Mescid-i Aksa'ya önem verilmesi tavsiye edilmiştir. Nitekim bu tavsiye doğrultusunda Hz. Ömer, Hicretin 14. yılında miladi takvime göre 636 yılında Islâm ordularını Suriye, Irak, Filistin ve Misir cephesinde Yezid b. Ebu Süfyan, Ubeyde b. Cerrah ve Allah'ın kılıcı Halid b. Velid (ra) komutasında göndermiştir. Bu ordular Allah'ın izniyle zaferden zafere koşmuşlar ve nihayet Kudüs'de bu seferler sonucunda Hz. Ömer'in de Kudüs topraklarına ayak basması ve gayrimüslimlere eman vermesiyle üçüncü haremimiz olan Mescid-i Aksa bölgesi de artık Müslümanlar'ın eline geçmiştir. Peygamber Efendimiz (sav)'e Kuran-i Kerim tebliğ edilmeye başladığında, en önemli ibadetlerimizden biri olan namaz Mescid-i Aksa'ya dönülerek kılınmıştır.
İlk kıblemizin Mescid-i Aksa'nın Kudüs şehrinde bulunması, bu şehrin tüm Müslümanlar olarak kutsallığını açıkça ifade eder. Kudüs, onlarca peygambere ev sahipliği yapmış bir şehir olmasıyla da İslamiyette her zaman ayrı bir yere sahiptir. Hz. Adem (as)'dan başlayarak sonraki bütün peygamberlerin ortak dini tevhittir. Nitekim Cenab-ı Hak bütün peygamberlere aynı gerçeği tebliğ ettiğini buyurmuşlardır. "Sana söylenen senden önceki peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey değildir." (Fussilet, 41/43)
Ecdadımız da 1517 yılında fethettiği Kudüs'e tam 400 yıl boyunca Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin iç içe yaşadığı Kudüs'ü adaletle yönetmiş, bu kutsal şehre büyük eserler bağışlamışlardır.
En büyük arzumuz ecdadımızın ve Kudüs'e hizmet eden diğer tüm İslam devletlerinin olduğu gibi bugünün İslam devletlerinin de direniş hareketlerine güç kazandırması maddi ve manevi desteklerini esirgememesi gerekmektedir. Kudüs'ün hakimiyetinin şanına yakışır bir şekilde Allah'ın razı olduğu kulların eline geçmesi gerekmektedir.
İnancımız odur ki birgün mutlaka işgal altındaki Kudüs toprakları kurtarılacaktır. Bu kutsal belde eskiden olduğu gibi şanına ve şöhretine tekrardan kavuşacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.