Mina Katliamının Sorumlusu Suudi
Hac esnasında Mina. cemaratta, şeytan taşlama esnasında meydana gelen izdiham ve sonunda can kayıpları, önceki yılların hac döneminde meydana gelen olayları gölgede bıraktı.
Bir buçuk milyar Müslümanın canından aziz bildiği Mekke ve Medine’yi işgal altında bulunduran Suudî Yönetimi, dünya Müslümanlarının güvenini iyice sarstı. Aslında Mina’da şeytanı taşlamak yerine Mekke ve Medine’yi işgal altında tutan Suudî’leri şeytan niyetine taşlamak daha yerinde olur.
Vahim olayın üzerinden nerede ise bir hafta geçmesine rağmen hala ölü ve yaralı sayısı netlik kazanmış değil. Bu bile İslâm’ın şartlarından biri olan “Hac” ibadeti organizasyonunu üzerine almış bulunan Suud’ların, konuya ne kadar yabancı, ne kadar ilkel ve ne kadar gayri ciddi yaklaştığını göstermektedir.
Yakın zamanda meydana gelen ve sorumluluğu tamamen Suudî yönetimine ait felaketlerden hiçbir ders çıkarmayan bedevîler artık kutsal ve mübarek mekânları terk ederek, dünya Müslümanların yönetmelerine imkân verilmeli. Sadece organizasyonun değil ta başından beri Mekke ve Medine’de tarihe ve mukaddes değerlere karşı yaptığı katliam ve cinayetlerde mercek altına alınmalı ve hesabı sorulmalıdır.
Kâbe ve Mescid-i Nebevî de bulunması gereken Hz. Peygamber, sahabe isimleri kaldırılmış, türbeleri yıkılmış buna rağmen Kâbe’nin doksan dokuz kapısının üzerine çöl bedevisi Suudların isimleri kazınmıştır.
Aslında yeri gelmişken, Suudileri, daha doğrusu İngiliz istihbaratının Müslümanların içine soktuğu “Vahhabilik”i fitnesini yakından tanımak gerekiyor. Bu konuda en ciddi çalışma rahmetli Eyüp Sabri Paşa (1832-1890)’nın “Tarih-i Vahhabiyan” kitabı okunması gereken önemli eserdir. Çünkü Eyüp Sabri Paşa Hicaz emirliği esnasında bizzat müşahedelerine dayanarak Vahhabiliği tüm yönleriyle kaleme almıştır.
“Tarih-i Vahabbiyan” orjinali, transkiribi ve bu günkü dilde Bedir Yayınları arasında çıktı. Diyanet İşleri Başkanlığı hacca gidenlerin çantasına koyması gereken önemli bir eser. Ama bunu yapabilirler mi bilemiyorum. Çünkü Rahmetli Eyüp Sabri Paşa her Vahhabî kelimesinden sonra bir “hayvan” sıfatını kullanmaktadır.
Son otuz yıllık hac döneminde hac esnasında meydana gelen felaketleri insan hatırlamak bile istememektedir.
1990,Tünel faciası,1462 hacı öldü.
1994, Şeytan taşlama faciası, 270 hacı öldü.
1997, Çadır yangını, 343 hacı öldü.
1998, Şeytan taşlama faciası 119 hacı öldü.
2001, Şeytan taşlama faciası, 35 hacı öldü.
2003, Şeytan taşlama faciası, 14 hacı öldü.
2004, Şeytan taşlama faciası, 244 hacı öldü.
2015, Kâbe'de vinç kazası, 207 hacı adayı öldü. Ve 2015...
Ve yine şeytan taşlamada sıkışma...
Bu kez ölü sayısı: 800. Yaralıların akıbetleri henüz açıklanmadı.
Ömrü olanlar, önümüzdeki senelerde hacca niyetlenenler, kendilerini güven içinde görebilirler mi?
Haccı bizzat yaşamış biri olarak bir gerçeği paylaşmakta yarar var. Hac, Suudiler için tamamen turizm merkezli olarak icra edilmektedir. Ama aynı organizasyonu Diyanet İşleri Başkanlığı ise ticari amaçlı yapmakta. Hac, Diyanet İşlerimiz için tamamen ticari bir gelir kaynağıdır. Pek çok ihtiyacının hac gelirleri ile karşılamakta.
2009 Yılı Hac esnasında, içinde bulunduğum kafilenin görevli iki personeli son derece cahil ve ne yaptıklarının farkında olmayan iki nadandı. Allah’a şükür edindiğimiz tarihi ve dini bilgiler gerçek anlamda bir hac ifa etmeme yardımcı olmuştu. Ve o hac esnasında yaptığım duayı burada tekrar etmek istiyorum.
“Yar Rabb! Bu mukaddes mekânları, Mekke ve Medine’yi, en kısa zamanda Suudî işgalinden kurtar. Haccı gerçek anlamında yönetecek idareciler nasıp eyle.” Amin.
G Ü N Ü N H İ K M E T İ
“Osmanlı Devleti’ni kendisi sanki kurmamıştır. Bir başkası tarafından kurulup kendisine iğreti verilmiş bir devleti, fırsattan faydalanarak yıkmağa, paralamağa, bölüşmeğe çabalamaktadır. Osmanlı Devleti’nin sahibi yoktur.”
Kemal Tahir,Notlar kitabından
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.