Milli eğitim ve milli eğitimin işlevi
Geçen haftaki yazımızda eğitimin sosyal bir olgu olduğunu ve insanların milli tecrübe ve birikimlerini eğitim yoluyla nesillere aktardığını belirtmiştik. Milli eğitimin bu milli tecrübe ve birikimi işleyerek, inceleyerek ve geliştirerek toplumu modern toplumun zirvesine taşımak istediğini de belirtmiştik. Şimdi yeni bir maddeye geçelim. Eğitimin belki de en büyük ve en önemli görevi milli kültürü geliştirmek ve yeni nesillere aktarmaktır.
Sosyolog Emile Durkheim, eğitimi toplumsal kalıtımla şekillenen sosyal bir olgu, yani uygarlığı ve kültürü oluşturan tüm birikimlerin genç kuşaklara aktarılması olarak görür. Dolayısıyla okullar olmasa da eğitim varlığını sürdürmektedir. Ayrıca bir önceki yazıda eğitimin okul kavramından önce de var olduğu, okulların milli ve çağdaş eğitim ihtiyacından doğduğu belirtilmişti. Milletin tecrübe ve birikimini devralan yeni neslin ilk görevi, bu tecrübe ve birikimi geliştirmek ve diğer medeniyetlerle temas ederek daha da zenginleştirmektir. Ancak bu temaslarda haddi aşmamak ve yabancı medeniyetlerin boyunduruğuna girmemek gerekir. Buradan çıkarılması gereken sonuç, milli eğitimimiz ne kadar milliyetçi olursa o kadar millet olarak varlığımızı sürdürebiliriz.
Aksi takdirde tarih boyunca yok olmuş medeniyetlerin çöplüğüne gömülürüz. O halde işimize bakalım. Eğitim sosyal bir olgudur ve sosyal olgular, olgular ve kurumlar ulusal ve çağdaş ihtiyaçlara cevap veremezse işlevini yitirir ve yok olmaya yüz tutar. Bu yok oluş, başka bir devletin, kültürün veya medeniyetin hegemonyası ile desteklenirse, o devletin veya halkın egemenliğine girmemiz kaçınılmaz olur. Bu gerçekleşirse milli eğitimimiz çağdaş olacaktır. İnsanlığın tüm deneyimlerinden yararlanacaktır, ancak kendi ulusunun deneyimi, kültürü, bilgisi ve tutumlarıyla aydınlatılmalı ve desteklenmelidir. O halde milli eğitim, istisnasız, kelimenin tam anlamıyla milli olmalıdır.
Aksi takdirde, ulusal deneyim ve bilgi birikimini geliştirme görevini üstlenen yeni nesil, başka ülkelerin etkisi altında kalacak ve dejenerasyonla karşı karşıya kalacaktır. Bugün Türkiye'de bunu gözlemlemek zor değil. Milli değerler ve milli fikirlerle okulda eğitim hayatına başlayan her bireye bakıldığında, milli eğitimin halkın ihtiyaçlarına cevap vermediği açıktır. Milli eğitim ve öğretim, milli değerleri, tecrübeleri, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi değerleri, milli hammaddeleri çağın ihtiyaçlarına göre işlemeli ve geliştirmelidir. Ancak milli eğitim, değerlerini ve işlevlerini gerçek doğasına ve özüne uygun olarak yerine getirmemektedir. Seyyid Ahmet Alvasi, Türkiye İslam Devleti adlı kitabında milli eğitimin işlevlerini dört başlık altında ele almaktadır.
Bu başlıklar aşağıdaki gibidir:
1. Eğitimin toplumsal işlevi
2. Eğitimin kültürel işlevi
3. Eğitimin ekonomik işlevi
4. Eğitimin siyasi işlevi.
Bu başlıkları kısaca açıklayayım: Eğitimin toplumsal işlevleri şu şekilde özetlenebilir Sosyal uyumu ve ulusal bütünleşmeyi güçlendirerek, sosyal tabakalar arasındaki farklılıkları ve çatışmaları azaltarak, bu ilişkileri yumuşatarak, sosyal tabakalar arasında dikey ve yatay hareketliliği sağlayarak ve toplumun genelindeki genç, dinamik ve yeni nesillere öğrenme fırsatları ve eğitim olanakları sunarak sosyal hareketliliği hızlandırmak Fırsat eşitliği sağlamak.
Eğitimin kültürel işlevini kısaca tanımlayalım. Milli kültürü işlemek, zenginleştirmek ve halkın tecrübe ve birikimlerinin yani hammaddelerinin yeni nesillere doğru bir şekilde aktarılmasını sağlamaktır. Hiçbir kültür emperyalizmine fırsat vermeden, yeni neslin bu verilerini geliştirmek ve evrensel (universal) eserlere ulaşmaktır. Kültürel temasa açık büyük kentlerde, aydınlar ile halk arasındaki yabancılaşma ve kültürel sürtüşmeden kaynaklanan halkla kopukluk sorunlarının azaltılması veya ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.
Kısacası, ekonomiye güçlü, zeki ve bilgili tüketiciler, zeki ve dürüst girişimciler ve modern ekonomik savaşta ulusu ve halkını savunacak kadrolar sağlamak. Eğitimin siyasi işlevi de şu şekilde ele alınabilir. Her ülkede eğitim, ülkenin siyasi sistemi ve ideolojisi ile ulaşmak istediği idealler ve amaçlar doğrultusunda şekillenir. Dolayısıyla bireyleri bu ideallere ve davalara göre yetiştirir, eğitir ve bir yere gelmelerini sağlar. Hal böyle olunca, milli eğitim sistemimiz çağdaş, ülkemize uygun, atalarımızın mirasına sadık ve herhangi bir ülkenin egemenliğinde olmayan bir yapıda olmalıdır. Bu amaçla, devletin hammaddesini geliştiren ve işleyen bir kadronun oluşmasını ve örgütlenmesini sağlamak Müslüman Türk yurttaşlarımızın görevidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.