Milletini Sevme ve Milli İdeoloji
Uzun zamandır kültür, medeniyet, siyaset, devlet ve yönetim hakkında düşünce ve fikir yazıları yazıyorum. Çünkü bazı kavramların yanlış anlaşıldığı, yanlış bilindiği kanısındayım. Toplum artık sağda solda, sosyal medya da veya televizyon kanallarında duydukları ile düşünmesinler istiyorum. Bunun için olaylara daha farklı bakmak gerekmektedir. Bunun içinde kavramaları doğru bilmek icap eder. Bu hafta daha önce ki yazımlarım da dile getirdiğim bir ideoloji kelimesinin anlamı ile yazıma başlamak istiyorum.
İdeoloji kavramı Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde “Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü” şeklinde ifade edilir. Bunu belirttikten sonra yazıma başlıyorum.
Her milletin inandığı ve kendini mutlu edecek veya mutluluğa götürecek bir davası vardır. Bu dava sadece milli değil tüm dünyayı kapsayacak beşeri hedef ve amaçları da belirler. Her millet inandığı ve gönül verdiği davasını, samimiyetle başkalarına da anlatarak, âlemşümul yani uluslararası bir mesaj haline getirmeyi amaçlar. Böylelikle kendisi gibi başka mutsuz milletlerinde mutlu olmaları ümidi ile ortaya çıkar. Maalesef bu işin sahtekârlığını yapan politikacılar da ortaya çıkacaktır.
Milliyet duygusu, bir ideolojiyi temsil etmez. O davasını, amacını ve hedefini ortaya koyarak bir ideolojiye dönüşür. Milliyetçilik kavramı, tabi olarak var olan milliyet duygusunun tüm unsurları ile kendi ideolojisini ortaya koyarak meydana çıkar. Bu da demek oluyor ki, milletler, kendilerini mutluluğa ve güçlü olmaya götürecek, yol gösterecek bir ideolojiye muhtaçtırlar. Bu düşünceler, herhangi katı ve dogmatik kalıpların içine girmeyi kabul etmeyen, çağın gerekliliğine göre hareket eden, bunu da kendine göre uyarlayan bir milliyetçilik algısını yok sayar.
Eğer böyle düşüncede olan varsa, bu samimi ve çağdaş sözlere rağmen büyük bir yanılgı içindedirler. Bilhassa bu kişiler, sosyolojik gerçeklere ve tarihe ters düşmektedirler. Tüm devletler ve milletler, bilgilerinden azami miktarda faydalanmakla birlikte, onlar, bir din veya felsefeden güç alan birer ideolojiye sahip olmaktadırlar. Tarihten ve sosyolojiden öğreniyoruz ki, ideolojisi olmayan bir millet yoktur. Bu dün böyle oldu, bugünde böyledir ve eğer tarih başıboş değilse yarın da böyle olacaktır.
Aslında bilim, kendine konu olarak seçtiği sahada, varlıkları, olayları ve durumları, objektif olarak inceleyen, olayların arkasında yatan determinizmi keşfe çalışan ve bu keşiften genel ve kesin kanunlara, prensiplere ve hükümlere ulaşmaya çalışan bir araştırma bilincine bağlıdır. Bilim, duygulara, objektiftir, gayesi olan ve idealist değil deterministtir. Âlemşümul kanunları hedefler. Onu, milli ve mahalli ihtiyaçlara uyduracak olanlar biziz. Bilimden faydalanmak demek, onu milli ve beşeri ihtiyaçlara, ülkü ve hedeflere göre kullanmak demektir.
Bilim, ihmal edilmesi mümkün olmayan bir vasıtadır. Onu dostumuz da kullanabilir, düşmanımız da kullanabilir. Bilim bir ideoloji değildir. Bilim ideolojilere güç, teknik, vasıta ve metot hazırlar. Bilimler ideolojilere destek ve güç sağlar ama ideolojiler bilim ile çalışmaktan kaçınırlar.
Türk Milliyetçiliği, bilimsel verilerden azami ölçüde faydalanmakla birlikte, onun kendine mahsus bir tarih, bir ekonomi, bir hukuk, bir sosyoloji, bir psikoloji görüşü olacaktır. Özellikle beşeri konularda, ilimlerin milli karakteri iyice meydana çıkar. Bununla, bilimi, ideolojinin esaretine vermek gibi bir amaç yoktur. Sadece bilim bize yeter diyerek, milleti, ideolojisiz bırakmayalım diyoruz. Milletlerin, kendilerine mahsus dünya görüşleri, inançları ve düşünce biçimleri vardır. Bilim bunları yok etmeye değil, geliştirmeye yaramalıdır.
Tarihten ve sosyolojiden öğrendiğimize göre, din, yalnız bir sosyal müessese olarak değil, insan hayatına yön ve biçim veren birer ideoloji olarak rol oynamıştır. Dinin bu açıdan da, bir tahliline ihtiyaç vardır. Dinin bazı birey ve toplumlarda zayıflaması ve etkisiz kalması ile bunun yerine boşluğu doldurmak üzere, bir felsefi akımın veya ideolojinin meydana çıkması, bu açıdan hayli manalı gözükmektedir. Dini ideolojinin zayıflaması, felsefi ideolojilere imkân verir.
Selametle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.