Meslekî Dindarlık - 2
Yazımıza mülhem başlık, “Meslekî Dindarlık" her yönüyle güzel bir dosta ait. Kalemine ve yüreğine kefil olduğumuz bir dost.
Özü güzel, sözü güzel,
Kalemi, kelamı güzel,
Bir kardeş ki gönlü güzel...
Dindarlık Allah'a karşı sorumlulukları yerine getirmenin bir çabası ise, 8meslekî dindarlık bunun ayrılmaz bir parçası olmalıdır. İşine ibadet aşkıyla sarılıp çalışmanın adı, Allah'a karşı sorumluluğun yanında, insanlara karşı sorumluluktur, meslekî dindarlık.
Fatih Sultan Mehmet bir fermanında şöyle demişti: “İnsanlara, Allah'ın soracağı soruları sormayın.” İnsanların ibadetlerini sormayın, ihtiyaçlarını sorun. Aç mısın, susuz musun, bir ihtiyacın var mı?
Sultan II. Mehmet, kedisine Fatih unvanını kazandıran İstanbul sokaklarında, sabah erkenden tebdili kıyafetle teftiş için esnafı dolaşmaya çıktığı esnada, insanlık tarihine altın harflerle yazılan eşsiz bir meslekî dindarlık örneğine şahit olmuştu.
Şöyle ki: Fatih Sultan Mehmet Han bir gün yiyecek maddelerinin kalitesini ve narh durumunu kontrol etmek gayesiyle kıyafet değiştirip çarşıya çıktı. Bir dükkana girip selam verdik ten sonra; “yarım batman yağ, yarım batman peynir ve yarım batman bal veresiz!” dedi. Dükkan sahibi yarım batman yağı tartıp parasını hesap ettikten sonra; “Ağam, sair isteklerinizi de karşı komşudan alasız. Zira onun malı hem daha yeğdir, hem de siftah etmedi” dedi. Padişah ikinci dükkana varıp oradan da yarım batman peynir alınca, bu dükkan sahibi de; “Allah’a şükürler olsun siftahımı ettim. Hem de çocuklarımın nafakasını çıkardım. Bundan sonrası kârdır. Diğer isteklerinizi de komşumdan alasız. O daha siftah etmedi” deyince Fatih Sultan Mehmet Han; “Bu milletteki ahlâkî istikamet yok mu, ona dünyaları fethettirir. Milletin ahlâk-î sâfiyetine halel getirenleri Allah kahretsin” dedi.
Toplumsal barışı ve düzeni en güzel şekilde sağlamak, insanların dünya ve ahiret mutluğuna vesile olacak özlenen ve hedeflenen toplumu inşa etmek, Allah'ın halifesi sıfatıyla, yeryüzünde Allah adına adaleti, iyiliği tesis etmek, dünyanın neresinde bir haksızlık, zulüm varsa müdahale edecek güce sahip olan bir millet, ümmet olmak için sadece ibadette dindarlık yetmez, insanlara karşı sorumluluklarımızda da dindarlık şarttır.
İnsanların dindarlıkları, ibadetleri ile sınırlı değildir. Sosyal hayatta, toplumsal hayatta ve iş hayatındaki sorumluluklarımız, en az Allah'a karşı sorumluluklarımız olan ibadetlerimiz kadar önemlidir ve onun ayrılmaz bir parçasıdır. Çünkü Allah namazı, orucu, zekatı emrederken, insanlarla olan ilişkilerimizi de düzenleyerek görev ve sorumluluk yüklemiştir.
Kur'an-ı Kerimde her zaman, imanla birlikte vurgulanan Salih amel, hayata yön veren, insan hayatını güzelleştiren, insanın Allah'a ve insanlara karşı sorumluluklarını yerine getirmesini sağlayan en önemli etkendir. Örneğin; İnsanı “ kötülüklerden alıkoyan namaz", “cehenneme karşı kalkan olan oruç” gibi Allah'a karşı sorumluluklarımızın gereği olan ibadetler, hayatımıza yön verdiği ölçüde Salih amel olur.
Trafik kurallarına uyma, çalıştığımız işin hakkını vererek hiç bir fedakarlıktan kaçınmama, kazandığımız her lokmanın hakkını verme, bir eş, anne-baba, evlat, kardeş, akraba, arkadaş, komşu ve vatandaş olarak, hasılı insan olarak sorumluluklarımızı özenle yerine getirebildiğimiz ölçüde, bunların hepsi hayatımıza yön veren, ömrümüzü güzelleştirip bereketlendiren birer Salih amel olur.
Ne güzel söylemiş atalarımız: “Halka hizmet Hakka hizmettir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.