Mazlum Coğrafyalar VI – Suriye
Suriye meselesi, Türkiye olarak bizim içte yabancı olmadığımız hatta ve hatta neredeyse tam da merkezinde olduğumuz bir mesele… Suriye, 2011 yılından bu tarafa adına iç savaş denilen fakat Suriye içerisinde ki unsurların bu savaşın en dışında kaldığı bir kargaşanın tam da ortasında bulunuyor. Bugün ortaya çıkan netice ile “iç savaş” diye nitelendirilen katliamın başladığı zamanı mukayese edecek olursak iç savaşın patlak vermesine neden gösterilen protestoların ortaya çıkan faturanın yanında ceviz kabuğunu doldurmayacak bir nümayiş olduğunu söylesek herhalde hata etmiş olmayız. Başta Rusya ve İran’dan aldığı destekle kendi halkını paramparça eden katil Esad’ın çok daha suhuletle çözülecek olayları bu raddeye getirmesi hayatın olağan akışına da aykırıdır. Ancak Suriye’nin sahip olduğu kaynaklar ve Akdeniz kıyılarına uzanan konumu, bu zenginlikleri Suriye halkının değil de emperyalist güçlerin paylaşması için tam da iştah kabartacak cinstendi. Yedi milyona varan dış kaçkını, bir o kadar iç kaçkını bulunan, bunların yanında da kadın, çocuk, ihtiyar fark etmeksizin binlerce insana mezar olan Suriye de 21. yüzyılın en büyük zulümlerinden biri yaşanıyor. Kendi halkını başka bir ülkenin savaş uçaklarına bombalatacak kadar adileşen, kendi ülkesinde kendi güvenliğini başka bir ülkenin istihbaratına emanet edecek kadar acizleşen bir adamın ne kadar muhatap alınacak bir tarafı kalmıştır takdiri siz değerli okuyuculara bırakıyorum.
Suriye üzerinden Türkiye’ye de aba altında sopa gösteren küresel odaklar talim ve teçhiz ettikleri Suriye PKK’sına (SDG/PYD), Suriye’nin kuzeyinde sözde bir devlet kurdurmanın hayalini kurmaktalar. Suriye meselesinde her muhataptan farklı olarak kalbiyle adım atan tek ülke konumunda ki Türkiye’nin, sınır güvenliği için önü alınamaz tehditler oluşturacak bu senaryoya müsaade etmeyeceği açık ve nettir. Bu konuda dönem dönem yaptıkları manevralarla, Türkiye’nin sabrını ölçenlerin, sınır ötesi harekâtlarda aldıkları cevaplarla, bu senaryoya Türkiye’nin nasıl bir tavır koyacağı hususunda az çok bir fikir sahibi olduklarını düşünüyorum. Kalıcı barış ve mazlumların katliamına son vermek adına bölgede bulunan Türk askerinin Suriye’den çekilmesi gerektiğine dair cümleler kuranların Rusya ve İran’ın o bölge de neden bulunduklarına dair tek soru sormamaları da kendileri adına meseleye koydukları tavrın vehametini gözler önüne sermektedir.
Suriye meselesini konuşurken Bayırbucak Türkmenlerinin yurtlarını korumak için verdikleri destansı mücadeleye değinmeden geçmekte olmaz. Aynen Irak’ta olduğu gibi Bayırbucak’ta ki Türkmen varlığı da Türkiye’nin sınır güvenliğini teminatıdır. Bin yıldır orada her türlü zorluğa karşı yaşayan Türkmen kardeşlerimiz ebediyen Bayırbucak’ı yurt olarak tutmaya kararlıdırlar. Onları ne Rusya’nın bombaları ne katil Esed’in askerleri ne de Suriye PKK’sının gücü o topraklardan atmaya yeter! Türkiye’nin desteği, onlarında azmi ve kararıyla inşallah Bayırbucak işgal edilemeyecektir!
Bu minvalde yazımı noktalarken savaşın olmadığı, çocukların ölmediği bir Suriye’ye, mülteci kardeşlerimizin yeniden dönebilmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Baki selam ve muhabbetlerimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.