Osman Akdoğan

Osman Akdoğan

Malazgirt ve Muhammed Alparslan...

Malazgirt ve Muhammed Alparslan...

Anadolu'yu bize ebedi vatan kılan Malazgirt Zaferi'nin 948'inci yılı kutlu olsun.

26 Ağustos 1071 Cuma günü Malazgirt Ovası’nda yapılan meydan savaşında Bizans ordusunun 4 kat üstünlüğüne rağmen savaş dehası sayesinde büyük bir zafer kazanan Sultanların Şahı, Alperenlerin Serdarı, Malazgirt'in Muzaffer Komutanı Sultan Muhammed Alparslan'ı her daim rahmet ve minnetle anmak gerekiyor.

948 yıl önce kazanılan büyük zaferle Türklere Anadolu’nun kapılarını açıldı. Onun için Malazgirt, bu coğrafyada varoluşumuzun işaret taşıdır. Sultan Alparslan’ın “Size öyle bir vatan aldım ki; ebediyen sizin olacaktır” sözü ileri görüşlülüğün ve inancın önemli bir göstergesidir. 

Muş’un sınırları içerisinde bulunan Malazgirt Ovası’nda Türklerin zaferiyle sonuçlanan muharebe sonrasında savaşın iki kumandanı Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen’in akıbeti de önemlidir ve bu iki büyük komutanın akıbetinden iyi bir ders çıkarmak gerekmektedir. 

Savaştan ağır bir yenilgiyle ayrılan Romen Diyojen, Sultan Alparslan’ın huzuruna çıkartılmıştı. Alparslan onu teselli etti ve “benim yerimde olsaydın kendine ne yapardın?” diye sordu. Romen Diyojen “kırbaçlatırdım” dedi. Alparslan “Benim sana ne yapacağımı düşünüyorsun?” diye sordu. Romen Diyojen “İdam edersin ya da esir alırsın, çok düşük ihtimal ile beni serbest bırakırsın” şeklinde karşılık verdi. Sultan Alparslan, onu çok ağır bir antlaşma imzalatarak affetti ve yanına koruma vererek İstanbul’a gitmesine yardımcı oldu. Mağlup Diyojen hain muamelesine maruz kalıp, gözlerine mil çekildi, 1072’de sürüldüğü Kınalıada’da öldü.

Zafer sonrası Anadolu’nun daha hızlı Türkleşmesini hedefleyen Alparslan, komutanlarına fethedilen bölgelere hüküm sürme hakkını tanıdı. İslamlaşması adına Anadolu’ya alimler ve dervişler yolladı. Anadolu, diğer Oğuz boylarının da bölgeye göçünden sonra hızlı bir şekilde Türkleşti.

Alparslan 1072’de Türkistan seferine çıktı... Amuderya nehri kıyısındaki Hana kalesini kuşattı. Kale kumandanı, Batıniliği benimsemiş Yusuf el-Harezmi idi. Kaleyi teslim edeceğini bildirince Alparslan’ın huzuruna çıkarıldı. Fırsat bulunca koynunda sakladığı hançerle Sultan’a saldırdı. Ölümün eşiğindeki Sultan Alparslan tarihe geçecek ve yıllarca ders çıkarılacak “Ne zaman düşman üzerine azmetsem, Allah-ü Teâlâ’ya sığınır, O’ndan yardım isterdim. Dün bir tepe üzerine çıktığımda, askerimin çokluğundan, ordumun büyüklüğünden bana ayağımın altındaki dağ sallanıyor gibi geldi. ‘Ben, dünyanın hükümdarıyım. Bana kim galip gelebilir?’ diye bir düşünce kalbime geldi. İşte bunun neticesi olarak, Cenab-ı Hak, âciz bir kulu ile beni cezalandırdı. Kalbimden geçen bu düşünceden ve daha önce işlemiş olduğum hata ve kusurlarımdan dolayı Allah-ü Teâlâ’dan af diliyor, tövbe ediyorum” sözlerini dedikten sonra kelime-i şahadet getirip gözlerini hayata yumdu. 

Bu yaşanmış hikâyelerden büyük dersler çıkarmak dileğiyle Allah’a emanet olun.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR