Madde Kullanımı Ve Bağımlılığı
Madde kullanımı ve bağımlılığı sorunu ülkemizde ve dünyada yenilerde yaşadığımız bir sorun değildir ve sorunun insan tarihi ile eşdeğer bir geçmişe sahip olduğunu söylemek abartma olmaz. Birey, şu ya da bu nedenle ruh sağlığını ve buna bağlı olarak duyumsamasını/tutum ve davranışını etkilemek, değiştirmek üzere bazen bilinç ve bilgiyle bazen bunlar olmadan madde kullanmaya yönelmiş ve böylelikle farklı bir yaşam deneyimi gelişirken adı yıllar sonra konulacak bir sorunu da hazırlamıştır.
Bu gelişim karşısında bazı toplumlar ya da toplumun bir kesimi buna tamamen karşı bir tavır geliştirirken, bazı toplum ya da toplum kesimlerinde madde kullanımı yaşamsal ve kültürel bir gereklilik gibi algılanmıştır. Hammurabi yasalarından IV.Murat'a, Hippi alt-kültüründen Post-Modernist yaşam kabullerine kadar renkli bir açılımda madde kullanmaya yönelik farklı kabul ve kaygıların, gerek birey gerekse toplum yaşamını biçimlediğini görmekteyiz.
Küresel bakış açısı ile bugün, madde kullanımı bireyin kendini köleleştirdiği bir durumdur. Çünkü bağımlılık; bireyle nesnesi arasında kurulan ve bir süre sonra bireyin özerkliğini ve özgüllüğünü ortadan kaldıran bir sürece gönderme yapmaktadır. İnsan tutum ve davranışı ve de duyumsaması üzerindeki yıkıcı etkileri nedeniyle bireyi seçtiği nesne karşısında çaresiz bir köle haline getirmektedir. Böylelikle toplum, her planda bu hale gelmiş bireyin katkılarından/gücünden/emeğinden daha da önemlisi varlık olarak bireyin kendinden yoksun kalmaktadır. Yeryüzünde pek çok ulusta -yerine göre-geniş bir nüfus grubunun bu etki ile sarsıldığını varsayarsak, tüm toplumların hangi boyutta kayıplara uğrayacağını kolayca çıkarabiliriz.