Kurtulun artık şu seviyesizliğinizden!
Birçoğumuzun evinde dedenizden ya da diğer büyüklerinizden kalma kitaplar vardır. Benim de büyük dedemden kalma birkaç kitabım var ve bir gün onları okuyabilme umuduyla kütüphanemde saklıyorum. Kütüphanedeki kitaplarımı her sene gözden geçirir, bazılarını okul kütüphanelerine bağışlamak üzere ayırırken onları elime alır ve sayfalarını karıştırırım. Kelimeleri okumaya çalışırım ama nafile okuyamadığım Osmanlıca nedeniyle kitapların ne ile ilgili olduğunu bile bilmiyorum. Ama bir gün okuyabilme umuduyla babamın dedesinden kalma bu kitapları saklamaya devam ediyorum.
Belki çok önemli kitaplar değildirler ama olsun benim büyük dedemle, geçmişimle, aramdaki bağ bu kitaplar. Büyük dedemin neler okuduğunu, ne düşündüğünü öğreneceğim bu kitaplar sayesinde. Babamın, benim ve oğlumun geçmişiyle arasında köprü olacak bu kitaplar… Babam ve ben bu kitapları okuyamadık ama oğlumun okuyabileceğine inanıyorum.
Geçen haftalarda toplanan Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıcanın liselerde okutulması ile ilgili alınan tavsiye kararı en azından oğlumun bu kitapları okuyabilmesi ümidi ile ilgili sevindirici bir gelişme idi. Ancak biz bu karara sevinelim mi, bunun eğitimini kimler verecek, kaliteli uzmanlar var mı, hangi okullarda okutulacak diye düşünürken yine her zamanki gibi bir bardak suda fırtına kopartıldı ve ana muhalefetin deyimiyle ülke bir anda ortaçağ karanlığına geri döndü.
Neyi tartışıyoruz, dili mi, yazıyı mı daha anlayamadan çoktan Arap alfabesine geri döneceğiz, yakında bütün erkekler dört kadınla evlenecek, herkes çarşaf giymek zorunda kalacak, muasır medeniyet seviyesinden iyice uzaklaşacağız paranoyalarına geri döndük. Bu arada bilen varsa söylesin lütfen, okuma yazmayı öğrendiğimizden beri sürekli tekrar ettiğimiz bu muasır medeniyet seviyesi nasıl bir seviyedir, bu seviyeye ulaşmak için daha kaç tane seviye atlamamız gerekiyor? Niye bu seviyeler bir türlü geçilmiyor?
Geçmişle aramızdaki köprüleri bir gecede uçuran dil devrimi niye yapıldı? Niye biz bir gecede alfabe değiştirdik, Cemil Meriç, ‘Sosyoloji Notları ve Konferanslar’ kitabında, "Eğer medeniyet, millî gelir alfabeyle artsaydı Ruslar, Çinliler alfabe değiştirirdi. Kendi alfabesini değiştiren bir millet yok, olmayacak da. Öyleyse bu çılgınlığın sebebi ne?" diye soruyor? Bu sorunun cevabı hala açık yüreklilikle söylenemiyor.
Dünyanın hiçbir ülkesinde dil’de inkılap diye bir katliama şahit olunmamışken, Osmanlıca dil midir, eski Türkçe midir tartışıladursun, eski Türkçemizi öğrenmek niye bu kadar korkutucu? Niye eski Türkçeyi öğrenirsek Ortaçağ karanlığına geri dönüyoruz Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen söyleyin? Niye biz, milli marşımızın yazıldığı dili bilmiyoruz? Niye biz Fuzuli’yi, Baki’yi, Nedim’i, Akif’i, Namık Kemal’i, hatta Yahya Kemal’i okuyamıyoruz? Niye biz, kendi edebiyatımızı, tarihimizi, dilimizi okumak imkânından mahrumuz? Söyleyin, bizim gibi dört kıtaya hâkim olmuş ama o medeniyete ait hiçbir eseri okuyamayan başka bir okur-yazar nesil var mıdır?
Yıllardır bu ilimsiz, çarpık, saçma inkilap ve irtica anlayışına genç nesiller kurban olup gitti. Ama siz hala içinizdeki bu Ortaçağ karanlığınızdan kurtulamadınız. Koskoca bir milletin irfanını bir mezar taşını okuma seviyesine indirdiniz. Kurtulun artık şu seviyesizliğinizden!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.