Kudüs’ün Kulakları Sağır Eden Çığlığı
İslam, dünya üzerindeki bazı mekanları diğer mekanlardan farklı tutarak kutsal saymış o toprakları ebedi olarak İslam beldesi kabul etmiştir. Bunlar Hz. Peygamberin işaret buyurduğu, Mekke’deki Mescid-i Haram (Kâbe), Medine’deki Mescid-i Nebevi ve Kudüs’teki Mescid-i Aksa…
Peygamberimizin, bir gecede Mescid-i Haram’dan, Mescid-i Aksa’ya buradan Sidretu’l-Müntehaya ulaştırdığı Miraç olayı ile ilgili olarak Kuran-ı Kerim’de, “Bir gece kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O gerçekten her şeyi işitmektedir ve görmektedir” (Isra 1) Allah’ın bu ayeti ile Kudüs dolayısı ile Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa İslam’ın en önemli kutsal beldesi haline gelmiştir. Bunun içindir ki Kudüs tarih boyunca bir İslam beldesi olarak görülmüş ve bu uğurda mücadele edilmiştir.
Kudüs, 638 yılında Hz. Ömer tarafından fethedilmiş bir İslam toprağıdır. Bu kutsal beldenin İslam toprağı olarak kalması içinde her türlü fedakârlık yapılmış, bu uğurda yüzbinlerce şehit verilmiştir. Ancak bütün gayretlere rağmen, haçlı sürüleri 1099 yılında Kudüs’ü işgal etmişlerdir. Öyle bir işgal ki, yağma ve talanın yanı sıra Müslümanların tamamı ya yakılarak ya da en ağır işkencelerle şehit edilmişlerdir. Müslüman kanı oluk oluk akmış, batılı tarihçiler biriken kanların dizlere kadar geldiğini beyan etmişlerdir. Tabiri caizse, taş üstünde taş, beden üstünde baş bırakmamışlardır. Tam da Hristiyan haçlı sürülerine, “Haçlı Ruhu”na yakışır şekilde!
İt sürüleri bunları yaparken, İslam Dünyasında, Abbasiler, Anadolu Selçukluları, Fatimiler, Artukoğulları hüküm sürmekte, birbirlerine karşı acımasız ve çok sert davranmaktaydılar. (Günümüzde olduğu gibi.) Kudüs’ün işgali İslam
Dünyasının kalbine bıçak gibi saplanmıştı.
İşgalden 88 yıl sonra, bir Kudüs sevdalısı, bir İslam Mücahidi, bir Allah dostu çıktı. Salahaddin Eyyübi…
Aşı, ekmeği, uykusu, hayat ağacı Kudüs’tü. İslam’ın kutsal beldesinin it sürülerinin çizmeleri tarafından çiğnenmesine dayanamıyor, kanına dokunuyor, yemek yiyemiyor, uyku uyuyamıyordu. Hepimizin bildiği gibi 1187 de Kudüs’ü fethetti. Bu öyle bir fetihti ki, Hak ile Batıl arasındaki farkın net bir şekilde ortaya çıktığı bir fetih. Hristiyan haçlı sürüleri tarafından tek bir canlı Müslüman bırakmadan yapılan işgale karşılık, mümkün olduğu kadar cana kıymadan, mal ve can güvenliği sağlanarak, hatta gitmek isteyen yaşlı, hasta, kadın ve çocuklara, din adamlarına ekmek ve binek vererek gönderilerek yapılan bir fetih.
Günümüze geldiğimizde Yahudiler, Beytü’l Makdis’i (Kudüs) Tevrat’a göre kendilerine vaade dilmiş topraklar olarak görmesi, bu toprakların Asya, Avrupa, Afrika’dan gelen yolların birleşme noktası ve stratejik bir konuma sahip olmasından dolayı burayı ele geçirmek için 1900 lerin başından itibaren, Sultan Abdülhamit Han’a her türlü tezgâh kurulmuş ama bir türlü Filistin topraklarını alma konusunda başarılı olamamışlardır. Ancak İngiltere’nin başını çektiği emperyal güçler, her türlü oyunu sahneye koymuşlar, kendilerine uşak Arap liderler bularak, Filistinlilerin şanlı direnişine rağmen maalesef 1948 yılında Yahudiler burada bir devlet kurmayı başarmışlardır. Bunun için Birleşmiş Milletlerle birlikte birçok devletin taraf olması sayesinde bu kuruluş gerçekleşmiştir.
7 Haziran 1967 bundan tam 53 yıl evvel haçlı sürülerinin torunları tarafından aynı-yöntem, aynı anlayış, aynı işkence, zulüm, kan ve göz yaşı içerisinde Kudüs işgal edildi. Elbette bu işgalde, hainlikte sınır tanımayan Arap liderlerinin payları çok büyük. Bu işgale yine en büyük tepkiyi gösteren ülke Türkiye olmuştur. Mescid-i Aksa’ ya çekilen İsrail bayrağını Türkiye indirtmiştir. O günden bugüne Türk insanı bu kutsal beldenin özgürlüğüne kavuşması için her türlü fedakarlığı yapmış, yapmaya da devam etmektedir.
Ancak yüzyıllar evvelisinde olduğu gibi Kudüs haçlı sürüleri tarafından işgal edilirken birbirlerini yiyen İslam ülkeleri işgali acı içinde nasıl seyretmişlerse, bugünde yine kendilerine İslam ülkesi diye adlandıran ülkeler Kudüs’ün işgalini seyretmektedirler. Tarihten ders alınmamış, tarih tekerrür etmiştir.
Bu hainler;
Kulakları sağır Kudüs’ün çığlığını duymuyorlar!
Gözleri kör, işkenceyi, zulmü, acıyı, katliamı görmüyorlar!
Dilleri yok! Şeytanlar! Haksızlıklar karşısında susuyorlar!
Çünkü Kudüs’e karşı kurulan her türlü tuzakta şöyle veya böyle katkıları olduğunu biliyorlar.
Salahaddin yirmi yaşında bir genç Kudüs’ü zulüm, işkence ve işgalden kurtardı. Tekrar İslam beldesi yaptı.
Fatih Sultan Mehmet Han yirmi bir yaşında İstanbul’u fethetti. Zulme son verdi. İstanbul’u İslam beldesi yaptı.
Peki Kudüs ne zaman tekrar İslam beldesi olacak?
Siz ey insanlıktan nasibini almamış işgalci haçlı sürüleri! Unutmayın! Her birimiz birer Fatih, birer Salahaddin’iz. Kudüs’ün çığlığını duyuyoruz. Zalimliklerinizi biliyoruz, zulümlerinizi görüyoruz ve susmayacağız. Avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz!
KUDÜS’E ÖZGÜRLÜK!
İnsanlıktan nasibini almamış, kan içici vampirlere taş çıkartan haçlı sürülerinin torunları, dedelerinizin yaptığını yapmaya devam edin! Kudüs mutlaka özgürlüğüne kavuşacak. Ve siz arkanıza dahi bakmadan geldiğiniz yere defolup gideceksiniz.
Kudüs şehitlerine Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. Allah gazilerimizden razı olsun, hayırlı uzun ömürler nasip etsin. Amin
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.