Komünizme Dair
Geçen hafta kapitalizmden komünizme doğru olan süreci kısaca anlattım. Bugün ise komünizmi kısaca izah edeceğim. Kapitalizmin yarattığı sancılı süreci çok iyi değerlendiren Marx ve Engels muzdarip insanların nabzına göre şerbet vererek, onları öfkeli ve kin dolu kalabalıklar halinde, olmadık maceralara sürüklemek istiyorlardı. Kapitalist düzeni yıkıp “proletarya ( emekçi sınıf) diktatörlüğü” kurulmalıydı. Onlara göre hürriyet burjuvanın lüksüydü. Mülkiyet hırsızlıktı. Din afyondu. Milletler yok olmalı ve kozmopolit bir dünya kurulmalıydı. Aile kaldırılmalıydı.
Marx ve arkadaşlarının yükseldikleri bu sesler tamamen kapitalizme karşı bir ses idi. Dolayısıyla reaksiyoner (tepkisel) bir ses idi ve birçok bilim adamı komünizmi kapitalizmin negatifi olarak zihinlere resmettiler.
Komünizm, kapitalist sınıfın ve egemen zümrelerin diktatörlüğünden şikâyet edip işçi sınıfın partizanlar sınıfının diktatörlüğünü savunacaktır. Böylece emeği sömüren kanlı kapitalizme karşı işçi sınıfın emeğini savunan partizan, kanlı bir diktatörlüğü savunacaktır. Marksist dogmalara bağlanarak, gelecekte dünyanın en kanlı komünist diktatörlüğü kuracak olan Lenin, Stalin, Mao ve benzeri komünist liderler, hayretler içerisinde kapitalist ve faşist sistemden dem vuracaklardır. Bunlar kapitalist ve burjuva sınıfının, kitleleri sömürdüklerini ve mülkiyetsiz bıraktıklarını iddia ederken kendi kurdukları partizan sınıfların baskı ve sömürü altında mülkiyetsiz kalmalarını gizlemeyeceklerdir.
Diğer taraftansa Lenin, Çarlık Rusya’sını Milletler Hapishanesi diye dillendirse de, bizzat kendisi birçok kavmi, daha çetin ve zor bir cendereye sokarak ezip ve sömürecektir. Kısacası kara renkli Rus emperyalizmin sadece rengi değişerek kırmızı renkli Rus emperyalizmi halkı sömürmeye devam edecektir.
Her zaman gözlemlenilir ki, komünistler bir taraftan milletlerin bağımsızlık savaşlarını desteklediklerini iddia ederken, diğer taraftan ise millet ve milletleri inkâr edeceklerdir. Bunları söylemlerine karıştırarak
enternasyonalist (uluslararasıcı) çığlıklar atacaklardır. Milletlerin ekonomik, politik, sosyal ve kültürel bağımsızlığı için mücadele eden milliyetçilere olmadık sıfatlarla karalamak isteyeceklerdir.
Hayretledir ki, bu zıtlıklara rağmen, korkunç ve ısrarlı propagandayla halkları bilinçlendirmeden söz edip, aksine halkları şartlandırarak taraf bulacaklardır. Kapitalizmin kanlı zalimlerini göstererek ve kapitalizmde ki istismarı istismar ederek kendini gizlemeye çalışan komünizmin, kanlı yanını görmek için, bu konuda güçlü bir eğitim aldıktan sonra tekrar bakmak lazım. Aksi hâlde toplumları şartlandıran ve beyin yıkayan kızıl emperyalizmi idrak edemeyiz.
Komünizmin sefaleti bunlarla bitmez . Onda , pratikte, Haç’ın yerini orak ve çekiç almış. Din otoritesinin yerine Marx ve Lenin gibi putlar yer alır. Felsefe de ise Proudhon’a dayanırken tarih görüşü olarak ise Hegel’in tarih idealizminin tersine hareket eder. Diğer taraftan ekonomi de karamsar liberalist Ricardo’dan destek alır. Sosyolojileri ise tek biçimci ve tek faktörcüdür. Çağdaş sosyolojinin çok faktörcü ve çok biçimli anlayışından uzaktır. Komünizm, ekonomik faktörleri temel alan determinist olma iddiasın da bulunsa da, tam bir finalizme yönelerek, tarihî süreçte bir gün tüm toplumların komünist olacağı iddiasında bulunur. Tüm bu aldatma ve kehanetlerle dolu olan komünizmin kendini bilimsel olarak ispatlamaya çalışması boşunadır. Özellikle sosyolojinin birer objektif olarak kabul ettiği milletleri ve milliyetleri ret ve inkâr da bulup, işine geldiğinde milletleri savunması, bu sebeplere bağlı olarak milli şuur yerine sınıf şuurunu benimseyip iç çatışmaları körükleyen komünizm, çelişkiler ile dolu, eklektik bir sistemdir.
Komünizmin tüm gücü ve amacı kapitalizmin zulüm ve çelişkilerini ortaya koyup, bu çelişkileri kendisine maske yapan, kapitalizmin zulmünü göstererek kendisi de zulüm etme hakkı bulan, reaksiyoer (tepkisel) bir zulüm sisteminden ötesi değildir.
Selametle...
Mehmet YILDIRIM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.