Kenarda bırakılmış bir dava adamı Akif Emre
İnsanlar için zamanın durduğu dönemler vardır. Birkaç kelam etmenin, yazıp çizmenin ne kadar zor bir durum olduğunu herkes tahmin edebilir. Kelimeler artık kifayetsiz kalır. Gidenin ardından kalanlar için ‘Çok iyi adamdı’ sözleri iyiden iyiye anlamsızlaşır. Neşet Ertaş’ın deyişiyle “Ah yalan dünya” dersin, ellerini semaya açar dua etmekten başka hiçbir şeyin gelmediğini görürsün.
Yaşamı boyunca sadece memleket sevdalısı olan, kaleminden hiçbir zaman incitici bir cümlenin dökülmediği, kenarda bırakılan bir dava adamı Akif Emre’den bahsediyorum. Toplumun tüm kesimlerini kucaklayabilen, vefatının ardından yapılan açıklamalar bu duruşu tescilliyor.
Yeni Şafak Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmenliği koltuğuna oturduğu ve ayrıldığı dönemde bile hiçbir zaman öncülüğü ettiği düşüncelerden ve Türkiye’nin çizgilerini dava edinmiş olan Akif Emre, sağa sola yalpalamayan, omurgalı ve onurlu duruşuyla adam gibi adamdı.
Yaşamı boyunca hiçbir nereden kimin tarafından başlatıldığı bilinmeyen rüzgârların içerisine girip, popülist söylemler ve çıkar hesapları içerisinde olmayan, mütevazı hayatıyla kimseye tenezzül etmeyen Akif Emre göçtü gitti bu dünyadan.
İnsanoğlunun doğasında mı var bilmem ama her zaman ve her şeyde bir şeyleri eksik bırakırız. Bunların başında sevgi, dostluk ve vefa en önemlileridir. Herkesin içinde dilinin uçuna, kaleminin ucuna, gelip gelip söyleyemediği şeyler vardı. İyi insanlar bunların hepsini toplayıp gitti.
Bu yazıyı okuduktan sonra bir Fatiha göndermenizi istiyorum. Allah rahmetini esirgemesin. Eşine, çocuklarına, sevenlerine sabırlar versin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.