Kaza yaptırılarak yapılan suikast mi?
Şu an dünya İran Cumhurbaşkanı Reis’inin bulunduğu helikopterin düştü mü, düşürüldü mü? sorusunun cevaplarını aramaya başladı.
İran tarafından verilen resmi bilgilere göre, Reisi’nin bindiği helikopterin19 Mayıs 2024 Pazar günü öğleden sonra, olumsuz hava şartlarının etkisi ile düştüğü bildirildi.
İran Dışişleri Bakanlığı tarafından resmen Türkiye’den yardım talep edildi. Bu istek üzerine Türkiye, Akıncı İHA’yı aramalar yapmak üzere bölgeye gönderdi. Ayrıca AFAD dağcılık tecrübesi olan bir ekibi yine aynı bölgeye gitmesi sağlandı.
Akıncı İHA’mız kaza enkazının yerini tespit ederek ilgililere bildirmesinden sonra, maalesef, İran Cumhurbaşkanı Reisi, Dışişleri Bakanı ve beraberindekilerin vefat ettiği öğrenildi.
Son derece olumsuz hava şartlarının olduğu, dağlık ve sarp kayalıkların bulunduğu bir bölgede Reisi ve beraberindekilerini taşıyan helikopterin düşmüş olması görünürde bir kaza olduğudur.
Helikopterin kaza ile düştüğü İran resmi makamları tarafından açıklandı.
Kaza haberi duyulduğu andan itibaren arkasında onlarca soru belirdi. Örneğin;
Neden 45 yıllık eski bir helikopterle yola çıktı?
Helikopterin güzergahında olumsuz hava şatlarının olduğunu veya olacağını neden tespit edilerek söylenmedi?
Reisi ve Dışişleri Bakanı farklı helikopterlerle değil aynı helikopterde neden yolculuk yaptı?
Uçuş esnasında yeteri kadar neden güvenlik tedbirleri alınmadı?
Bu şartlarda uçuşa kaza olacağını bile bile mi izin verildi?
Bu kaza ile yapılan suikastın arkasında İran iç dinamikleri ile birlikte dış güçler mi var?
Helikopterin kaza yaptırılması önceden mi planlandı yoksa o an mı karar verildi?
Kazadan hemen önce, Aliyev ile Reisi’nin görüşmesi ve sıcak mesajlar vermeleri bu kazanın yaptırılmasını tetikledi mi?
Bu kazanın arkasında, İran-İsrail çekişmesi, gerginliği mi var?
Bu kazanın arkasında İran’ın nükleer bir güç haline gelmek istemesi mi var?
Yine kazanın arkasında İran da yaşanan muhalif çevreler mi var?
Kazanın arkasında Türkiye- İran gelişen dostluğundan rahatsız olanlar mı var? Bu ve benzeri soruları çoğaltabiliriz.
Bu olay gerçekten bir kazamı veya bilerek yaptırılan bir kazamı ne olursa olsun Reisi ve beraberindekilerinin vefatı sonrası resmî açıklama bunun, “bir kaza” olduğudur. Aksi açıklama yani “suikast” olduğu açıklanması durumunda, bunun kimin yaptığını da açıklanmak zorundalar. Bu da iddiaların ispatını gerektirecek. Sonuçta da suçlanan ülke ile savaş demektir. Dolayısı ile bu olay kayıtlara sadece “kaza” olacak geçecek.
Peki bundan sonra ne olacak? İran hemen seçimlere giderek yeni Cumhurbaşkanını seçecek, kaldığı yerden devam edecek ama bu kazanın olumsuz etkileri İran siyasetinin her noktasında uzun süre hissedilecek.
Kim hangi yorumu yaparsa yapsın bu gerçek değişmeyecek. Bu olaydan gerek Türkiye gerekse bölge ülkelerinin çıkartması gereken dersler olduğu da ayrı bir gerçek. Batı ve uydu uşaklarının her an her şey yapabilecekleri gerçeğidir.
Türkiye bilindiği gibi bölgede artık küresel bir güçtür. Eski Türkiye değildir. Bunun içindir ki bize yönelik her türlü kaza! Ve benzeri saldırıların olacağını düşünerek her türlü tedbirin alınması ve asla rehavet gösterilmemesi gerekir. Bunun adı korku değil daha büyük olayların önünün alınması noktasında alınacak tedbirlerdir.
Reisi’nin vefatı ile Orta Doğuda kartlar yeniden karılıyor. Masa yeniden kuruluyor. Kurulan oyunlar ve tuzaklar tekrar gözden geçiriliyor. Türkiye her zamankinden çok daha fazla dikkatli, çok daha fazla tedbirli, her zamankinden çok daha fazla güçlü olmak, savunmasını güçlendirmek zorundadır.
Barış zamanında savaşa hazır olmamız gerçeğini asla aklımızdan çıkarmamamız gerekir.
Vefat eden İran Cumhurbaşkanı Reisi ve beraberindekilerine Allah’tan rahmet diliyor mekanları cennet olsun diyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.