19 Mayıs, TÜİK’in doğum istatistikleri ve örtülü işgal
Türk milleti 1071’de ayak bastıkları Anadolu topraklarında tutunabilmek için yüzlerce yıl kan akıttı. Medeniyetlerin doğup medeniyetlerin battığı bu kadim topraklarda kalabilmenin bedelini Türk milleti asırlar boyunca canıyla kanıyla ödedi. Bu topraklardaki Türk varlığı için verilen son topyekûn mücadelenin fitili ise 19 Mayıs 1919’da, Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla birlikte ateşlendi.
19 Mayıs’ın yani Atatürk’ün Samsun’a çıkışının sene-i devriyesi kutlanırken TÜİK’in doğum istatistikleri de açıklandı. İstatistiklere göre doğurganlık hızı 1.51’e gerilerken nüfusun artış hızı ise durma noktasına geldi. İstatistikler gösterdi ki yıllarca büyük bir potansiyel ve avantaj olarak zikredilen Türkiye’nin sahip olduğu genç nüfus artık hızla yaşlanıyor.
Türkiye’nin azalan nüfus artış hızının tam olarak karşısında ise o veya bu sebeple ülkemize gelmiş ve buraya yerleşmiş olan göçmenler bulunuyor. Sayıları 10 milyon civarında zikredilen ve nüfus artış hızı oldukça fazla olan Suriyeliler, Afganlar ile ülkemizin kıyı kesimlerine yerleşmiş olan Ukraynalılar, Ruslar ve bilumum Avrupalılar…
Bir yanda 19 Mayıs, bir yanda “yaşlanan Türkiye” bir yanda ise Türkiye’nin göçmen problemi…
Türkiye’nin nüfus artış hızı neredeyse durma noktasına gelmişken ülkemize akın akın gelen göçmenler Türkiye için bir beka meselesidir. Bu problem artık sadece eğitim ve sağlık sistemi başta olmak üzere bütün dengeleri alt üst etmesi yönünden değil Türk milletinin demografik üstünlüğünü yitirmesi tehlikesi açısından da önemli bir problem.
Böyle giderse son 10 yıl içinde ülkemize iltica edenlerin sayısı 30-40 yıl içinde Türk nüfusunu yakalayabilir ve hatta geçebilir de.
Asırlar süren mücadele sonucunda vatan yaptığımız ve Türk milletini yeniden Orta Asya bozkırlarına sürmek isteyen Haçlı zihniyetine karşı cansiperane savunduğumuz Anadolu topraklarını kabaca bir hesapla 50 yıl içinde fiilen kaybetmiş olacağız. Ceddimizin kanıyla sulayarak vatan yaptığı toprakları topsuz tüfeksiz sessizce teslim etmiş olacağız. Adil mi? Bence değil.