Kapitalizmden komünizme
Bu sayıda, kapitalizme olduğu kadar kapitalist emeğe de karşı olan komünizme doğru hareketten kısaca bahsetmek istiyorum. Öncelikle tarihsel sıralamayı ele alalım: 18. yüzyıldan bu yana Avrupa sanayileşme hızını giderek arttırdı ve sanayileşme, bugün büyük metropoller olarak devam eden şehirleri giderek geliştirdi. Kapitalizmin ve sömürgeciliğin yaygınlaştığı 19. yüzyılda, köylülerin ve çiftçilerin sayısı giderek azaldı. Büyüyen Avrupa ülkeleri, fabrikalarında ucuz hammadde ve ucuz işgücü için daha küçük ülkeleri sömürmeye başladı.
Bu durum özellikle Asya ve Afrika ülkeleri için geçerliydi. Elbette bu devletlerin ve halkların önemli bir kısmının Müslüman devletler ve halklar olması, kapitalizmin ve sömürgeciliğin sınır ya da din tanımadığını göstermektedir. Bu nedenlerden dolayı Avrupa büyük bir zenginlik ve lükse sahne olmuştur. Gelişen sanayi, ucuz işgücü ve ucuz hammaddelerin birleşimi Avrupa'da bir sermaye patlamasına yol açtı. Ucuz işgücünden ve her türlü güvenceden mahrum bırakılan köylü kitlelerinin sefaleti ve sömürgeleştirilen ülkelerin gözyaşları üzerine güçlü bir kapitalist sınıf kurulmaya başlandı.
Bu ülkelerde hızlı kentleşme ve makineleşme, köylülerin ve çiftçilerin artık verimli olmayan tarlalarını ve ekilebilir topraklarını terk ederek şehirlerde daha iyi bir yaşam arayışıyla göç etmeye başlamaları anlamına geliyordu. Ancak, kentler bu hızlı göç için artık istihdam sağlayamayınca, çiftçiler banliyölere yerleşmeye başladı. Tabii ki işler umdukları gibi gitmedi. Köylüler ve çiftçiler iş bulamadılar ve emekleri çok düşük ücretlerle sömürüldü.
İşçilerin isyanı ve ayaklanması kan ve vahşetle bastırıldıktan sonra, daha uysal olacakları umuduyla kadınları ve çocukları işgücüne dahil ettiler. Sahte bir feminist hareket maskesi altında, kadınları sömürmek için her şey yapıldı. Böylece aile sistemi çökmeye başladı ve annelerinin şefkatinden mahrum kalan başıboş ve serseri çocukların sayısı arttı. 18'inci yüzyılın sonlarına doğru isyanlar ve huzursuzluklar artmaya başladı. İsyanlar ve devrimler giderek tüm Avrupa'ya yayıldı. Bu eğilim dünya savaşlarına ve milyonlarca insanın ölümüne yol açacaktı.
Yöneticiler ve liderler bu durumu insanlığın iyiliği için değiştirmeye çalıştılar. İnsanların ve ulusların sömürüye son vermesini, sosyal adalet ve sosyal güvenliğin sağlanmasını ve dünya çapında özgür toplumlar kurulmasını istediler. Hem özgür olmak hem de yarınlara umutla bakmak istediler. Bu dönemde, 19. yüzyılda, kitleleri sömürmeyi bilen bir halkın çocukları olan Marx ve Engels, bu endişeli ve acı çeken dünya nüfusunu takip etmeye çalıştılar. Gelecek hafta komünizmi daha detaylı ele alacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.