Kamuoyu oluşturmak
Bu hafta devletin ve hükümetlerin elde etmek istedikleri kamuoyunu ve mahiyetini ele alacağız.
Kamuoyu (Efkâr-ı Umumiye), milletin olaylar ve hareketler karşısında, aldığı ortak tavırları ifade eder. Toplum, bağlı olduğu sosyal normlar açısından, meydana gelen olayları araştırır ve gereken vaziyeti alır. Bu normlar, toplumun dini, ahlaki, hukuki, örf ve estetik (bedii) değerleri ile teşekkül eder. Toplum, bu değerleri ile uyuşan olayları ve hareketleri tasvip, aksine bu değerlerle çatışanları ise ret eder.
Milletler, kendi milli ve mukaddes bütünlüğü ilgilendiren konularda, çok hassastır ve ortak tavır alma eğilimindedir. Bir millet veya toplum, bütünü ile veya büyük bir kısmı ile ayağa kalkıyor veya sesini yükseltiyor, hayır veya evet diyorsa, yöneticilerin bu ihtar veya tavır karşısında, çok ciddi ve hassas olmaları icap eder. Alacakları kararlar ile mili tavır arasında mutlaka ama mutlaka uyum ve denge kurmaya çalışmaları zorunlu bir hale gelir. Milli iradeye ve tavırlara rağmen, sürekli devam edecek bir başarı elde etmek söz konusu değildir.
Şüphe yok ki, bir milleti sevk ve idare eden yöneticiler, sadece milletin sesine göre plan ve program yapmak gibi aciz ve pasif bir duruma düşemezler. Yöneticiler milli iradeye ve kamuoyunun eğilimlerine göre gerekli önemi vermekle birlikte, toplumun muhtaç olduğu ama daha şuurlanamadığı konularda da aktif plan ve programlar uygulamalılardır. Bu halde bile, başarılı yöneticiler, toplumu, bu yeni meseleler etrafında aydınlatmak ve milli iradeyi harekete geçirmek yolunu tercih etmelilerdir. Şimdilerde buna kamuoyu oluşturmak deniyor.
Fakat şu noktaya elzem bir hâlde dikkat etmek gerekir. Kamuoyu oluşturmak demek, milli iradeyi şaşırtmak, kamuoyunu yanıltmak, yabancılaştırmak ve soysuzlaştırmalara karşı milletin milli direncini kırmak demek değildir. Bilhassa yabancı fikir ve düşünce akımları ile milletin beynini yıkamak asla değildir. Tam tersine kamuoyu oluşturmak demek, milli iradeyi, milli ve beşeri problemler karşısında hassaslaştırmak hatta harekete geçmeye hazır hâle getirmek demektir.
Millete özgü milli politika kamuoyunun desteğini alarak oluşturulur ve yürütülür. Bu konuda kitle iletişim araçlarının, medya ve sosyal medyanın çok etkili olduğunu zamanında gördük ve çok iyi biliyoruz. Bundan dolayı şunu demek icap eder: Türk Milliyetçiliği, toplumda milli şuuru uyanık tutmak, kamuoyunu, Türk-İslam Ülküsünün gaye ve programlarına göre işlemek, milli ve mukaddes değerlerimizin sosyal hayatımızın her safhasında kontrol gücünü arttırmak, kısaca Türk’ün iradesini Türkiye’ye hâkim kılmak için en az ülkemizin ve milletimizin düşmanları kadar güçlü bir basın ve yayına ihtiyaç vardır. Bu nedenden, Türk Milliyetçileri, bir taraftan özel teşebbüslerle basın ve yayın hayatında güçlenmeye başlarken, diğer taraftan da devletin basın ve yayın vasıtalarını, düşman propagandistlerine kaptırmamalıdır. Böyle bir durum var ise de hemen önlenmelidir.
Türk Milliyetçisi, milletini geliştirici ve meseleleri karşısında şuurlandırıcı yayın yaparken ve faaliyetler geliştirirken, milli imanın, aşkın, aksiyon ve ahlâkın sosyal, kültürel, ekonomik ve politik hayattaki düzenleyici gücünü de harekete geçirmeye çalışır. Türk’ün Türk ve Müslüman kalarak çağdaşlaşma arzu ve iradesini, mukaddes bir vazife olarak titizlikle başarıya ulaştırmaya çalışır. Türk’ü kendine yabancılaşmayan ve yabancılaşmaktan uzak bir hareketlilik içinde bulundurur, taklit ve aktarmacılıktan uzak olmasını sağlar. Milleti, milli tarih, milli kültür ve milli ülküler etrafında toplayarak, tarihî görev ve amacını bilerek dünyanın en güçlü ve medeni devleti olma davası içinde büyük hamlelere hazırlar.
Selametle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.