Kalbin sözlü dili: "ŞİİR"
Sevgili okurlar;
Bir hafta önce bugün ‘Dünya Şiir Günü’ idi. Bu konu dolayısıyla şiirden ve şiire olan sevgimden söz etmek istiyorum. Küçücük bir çocuk iken ilkokul yıllarımda tanıştım aslında şiirle… İlkokul öğretmenim olan Ayşe Dinç bir yarışmadan söz etmiş ve sınıfımızda Mustafa kardeşim ve benim bu yarışmaya katılmamı istemişti. Aşık Veysel’in ‘Güzelliğin On Par’etmez’ şiiri ile yarışmaya katıldım. Ancak çocukluğun verdiği amatörlükle başarılı olamamıştım.
Yıllar yılları kovaladı ve benim hayatımı değiştiren öğretmenim Bahtışen Şahin ile tanıştım. O, kimsenin hatta kendimin bile bende göremediğini görmüş, beni şiire yönlendirmişti. Hayatımda ilk defa topluluk önüne Bahtışen öğretmenim sayesinde çıkmıştım. Hem de yarışmak için… Lise birinci sınıf öğrencisi olarak 12 Mart haftası kapsamında ‘İstiklal Marşı’nı Güzel Okuma Yarışması’na katıldım. O yarışmadan birinci olarak ayrıldım ve benim şiirle olan sevdam başladı.
Kıymetli okurlar;
Şiir aşktır, şiir hayattır. Bir insan, hayata dair her şeyi şiirde bulabilir. Ben de her şeyimi şiirde buldum. İlköğretim yıllarım boyunca bir kez olsun şiir okumayan ben, Bahtışen Öğretmenim sayesinde şiire sevdalı bir birey oldum. Şairlerin mısralarda neler anlatmak istediğine şahit oldum. Pek çok yarışmaya katıldım. Yarışmalarda birincilikler kazandım. Aynı zamanda kaybettim de…
Şiir, bana çocuk ve genç yaş sayılabilecek bir dönemde kazanmanın ve kaybetmenin ne demek olduğunu öğretti. Kaybetmek öğretir mi? diye içinden geçiren olacaktır. Öğretir elbette. Ben kaybettiğim yarışmalarda deneyimi öğrendim. Yıllar yılları kovaladı. Sadece şiiri okuyan değil, şiiri seslendiren de biri oldum.
Yukarıda söylediğim bütün gelişmelerin yanı sıra şiir bana hayatımı verdi. Ne mi demek istiyorum. Ben şiirle birlikte benliğimi buldum. Nitekim şu anda yaptığım mesleği de şiire borçlu oldum. Şimdi hepinizin huzurunda Bahtışen Öğretmenime bir kez daha teşekkür ediyorum.
Kıymetli dostlar;
Yazımın ilk satırlarında da bahsettiğim gibi 21 Mart tarihi dünyada şiir günü olarak kutlanmaktadır. Peki, şiir nedir? Şiir, kelimelerin ötesine geçen, ruhun derinliklerinde yankılanan bir duygudur. Şairin konuşarak anlatamayacağı şeyleri satırlara dökmesidir. Şiirde acı, aşk, keder, özlem, hasret gibi tüm duygu ve düşünceler yer alır.
Örnek vermek gerekirse beklemenin önemini vurgulamak isteyen Necip Fazıl ‘Beklenen ve Bekleyen’i, sevdiği öğretmen arkadaşına duygularını açıklamak isteyen Hüseyin Nihal Atsız ‘Geri Dönen Mektup’u, sevdiği kıza özlemini aktarmak isteyen Abdurrahim Karakoç ‘Mihriban’ı, dünya hayatından ahiret hayatına göç etmek isteyen Sezai Karakoç ‘Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine’yi ve gönül tahtında başka bir yerde olan Kudüs’ü anlatmak isteyen Nuri Pakdil ‘Anneler ve Kudüsler’i şiirle dile getirmiştir.
Bu listeye eklenebilecek o kadar çok örnek var ki; sayfalar ve satırlar yetmez… Yukarıda adı geçen üstatlar ve diğerleri; bazen bir manzaranın güzelliği, bazen bir sevgilinin bakışları, bazen de bir anı ya da bir düşünceyi şiirle ifade etmiştir. Dolayısıyla bu şiirlerdeki duygular kalbimizi doldurur.
Nazım Hikmet, şiiri “Kelimelerin en güzel dansıdır” sözüyle tanımlamıştır. Ancak günümüzde bu durum geçerliliğini ve önemini yavaş da olsa yitirmeye başladı. İnsanlar duygudan uzak olduğu gibi şiirden de uzaklaştı. Şiir seven insan sayısı hatırı sayılır bir şekilde azaldı. Şiiri anlayan da kalmadı. Anadolu’nun türkülerinin kökeni olan şiir, yerini saçma denecek kadar müthiş olan sözlere ve bu sözlere dayanan şarkılara bıraktı.
Sözlerimi şiire olan ilginin artması umuduyla son vermek istiyorum. Şiir, kalbin dilidir. Bu düşünceyi hayatında yer eden insan, daha mutlu ve anlamlı bir yaşam sürecektir. Tıpkı Arif Damar’ın da söz ettiği gibi; “Ayakkabı gibi; ne bol gelmeli biçim, ne de dar. Tam oturmalı şiirin muhtevasına.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.