İSTİSMARA PRİM VERMEYELİM
Mantık ve vicdan ikilemi yaşadığım sıkça oluyor son zamanlarda. Sokaklarda, caddelerde yürürken el açan insanları görünce yaşıyorum bu ikilemi. Bir yanım sızlıyor, bir yanım kızıyor bu duruma. Dilenen insan sayısı son zamanlarda öylesine arttı ki caddenin gidiş yönünde biri dönüş yönünde farklı biri size el açıyor. Bazı cadelerde sadece gidiş gidiş dönüş yönünde değil caddede tek yönde ilerlerken peş peşe iki üç tane dilenci ile karşılaşıyoruz. Böyle durumlarda hangi birine yardım edeyim diye içimden geçmiyo değil.
Ülkemize gelen Suriyeli mültecilre ile birlikte dilenci sayısında aşırı bir artış dikkatimi çekiyor. Başkent’te özelikle Ulus, Kızlay civarında her köşe başında bir dilenci bulunuyor. Beni en çok düşünderen, hatt bu yazıyı kaleme almama neden olan kucağında bebekle kaldırım köşelerinde el açan Suriyeli kadınlar. Havalarınçok soğukolduğ kış günlerinde dışarıda elimi cebimden çıkaramazken, kaldırımda bir karton parçasına oturmuş kucağında bebek olan kadınları gördüm. Üstelik bir tane de değil, bu şekilde oldukça fazla insan bulunuyor. Ulusta Hacı Bayram civarında, eski meclis çevresinde bu manzarayla sık sık karşılaşıyorum. Soğukta yerlerin bus tuttuğu günlerde bu insanlar nasıl kaldırmda oturabiliyor diye düşünmeden geçemiyorum. Hadi kendisi bu soğuğa dayanıyor, katlanıyor diyelim, o kucağında battaniyeye sardığı bebeğin günahı ne diye vicdenen rahatsız oluyorum.
İlk başlarda ihtiyaç olmasa kimsi bu soğukta yere oturup dilenemez diye düşünerek o insanlara acıyordum. Ancak bu tablo ile sık sık karşılaşmaya başlayınca şüphelenmeye başladım. Burada bir sömürü söz konusu olabilir mi diye düşündüm. Evet bir sömürü olduğu kanaatine vardım. Çünkü, aynı tipte kucağında bebekle köşe başlarında oturan Suriyelileri izledim. Bunların kullandığı yöntem aynı. Soğuk havada kucağındaki bebekle insanların duygularını sömürüyorlar. Aynı cadde üzerinde dilenenler birbirini tanıyor, arada bir yanyana gelip konuşuyorlar. Suriyeli bu kadınlar kim bilir ne konuşuyordur. Belki de birbirlerine ‘hayırlı işler’diyorlardır.
Suriyeliler çocukları da dilendiriyor. Geçtiğimiz günlerde Dışkapı Köprüsü civarında üzerinde sadece ince bir penye olan 5-6 yaşlarında iki çocuk yoluma çıkıp el açtı. Onlarla konuşmak istedim. Hava çok soğuktu ve montsuz çocuklar çok üşüyorlardı. Nerelisiniz diye sordum. Suriye dediler. Üşümüyor musunuz siz burada eviniz nerede dedim. Bunun üzerine çocuklar panikledi ve benden kaçacak oldular. Gelin para vereceğim dedim. Bir tanesi geldi, diğeri kaçtı. O da parayı alıp hemen oradan uzaklaştı.
Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlet. Bizim vatandaşlarımızın yardımlaşmayı bilir. Zorda olana el uzatır. Suriyelilere ensar olma bilinciyle yaklaşıyor. Ancak bu durum bazı kalpazanların iştahını kabartıyor ve istismar ediliyor. Çocukları kullanıyorlar, kadınları kullanıyorlar. İnsanları nasıl sömürecekleri konusunda deneyimli oldukları anlaşılıyor.
Vatandaşlar da bu dilenciler karşısında ikilemde kalıyor. Bakıyor hava soğuk, kucağında küçük bebekler veya karşısına çıkan üşümüş bir çocuk. Bu durum karşısında ne yapacağımıza karar veremiyoruz. Para versen dilenciliği, sömürüyü, çocuk istismarını pekiştirmiş olacaksın. Vermesen de bu duruma vicdanın elvermeyecek. İki arada bir derede kalıyor insanlar.
Dilencilerin yanından geçen birinin suratına dikkatli baktığınızda anlayabilirsiniz o ifadeden. Suratta kararsız, üzgün ve hemen bu durumdan kurtulmak istercesine başka yöne dönen yüzler göreceksiniz. Giderek artan bu sömürüye güvenlik güçleri tarafından müdahale edilmeli. Çocukları, bebekleri kullanarak para kazanan bu kişilere izin verilmemeli. Ulus, Kızılay civarında kalabalık caddelerde aşırı derecede artarak karşımıza çıkan bu olaylara karşı gerekli tedbirleri alınmalı ve ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.