Alperen Aydın

Alperen Aydın

İslam’da İrade

İslam’da İrade

İslam’da kader konusu biraz zor anlaşılıyor olsa da iradenin bilgisine vakıf olmak bu zorluğu kolaylaştırmaktadır. İnşallah bu yazıdan sonra kaderi anlamak da kolaylaşacaktır.

İrade, istemek, arzu etmek anlamlarına gelmektedir. İrade-i külliye ve irade-i cüziyye olarak iki kısma ayrılır. İrade-i külliye kainatın sahibi olan yüce Allah’ın (c.c) istemesidir. İrade-i külliye insanın hangi anne babadan olacağı, nasıl bir simaya sahip olacağı, hangi ırkTan olacağı gibi meseleleri tayin eder. İşte bu yüzdendir ki kimse ırkıyla, diliyle, güzelliğiyle, çirkinliğiyle değil yaptıklarıyla yargılanır ve mükafatlandırılır. İrade-i cüziyye ise bu tayin içinde insanın kendine yön belirlemesidir. Cenab-ı Hakk'ın kuluna verdiği bir salahiyet ve tercih hakkıdır. Fakat ehemmiyeti çok büyüktür. Zira insan, iradesini hayra sarf ederse Mevlâ hayrı, şerre sarf ederse şerri yaratır. Bu salahiyetle insan, Cenneti de, Cehennemi de bu irade ile kazanır. Ehli Sünnet’in yüce imamlarına  göre insanın iradesi, İrade-i külliye içinde bir İrade-i cüziyye’den ibarettir. Sorumluluklarımız sadece İrade-i cüziyyemizin  niyet  ve tercihleri ile ilgilidir.
İnsana verilen irade-i cüziyye otomobilin direksiyonu gibidir. İnsan direksiyonu ne tarafa çevirirse otomobil o tarafa gider. Bu sebeple, isyan içinde olan bir kimse, "Ben ne yapayım Allah böyle dilemiş, böyle yaratmış" deyip mesuliyeti üzerinden atıp sıyrılamaz. Evet, Allah dilemiştir ama, kulun iradesi ve çalışması bu yönde olduğu için dilemiştir. Zaten kulda, böyle bir irade-i cüziyye yani tercih hakkı olmasaydı, Cenab-ı Hak kuluna imtihan fırsatı vermemiş, onu hayra veya şerre zorlamış olurdu. Halbuki Cenab-ı Hak kuluna zorla bir günahı yaptırıp, sonra da cezalandırmaktan münezzehtir.

Bazı kimseler, "Ezelde bazılarının ruhu secde etmiş, bazılarının etmemiş, işte ezelde ruhu secde etmeyenler kafir gider." derler. Asla böyle bir şey yoktur. Bu iddia insanın itikadını kökünden sarsar. Ezel itiraz yeri değildir. Orada isteyerek veya istemeyerek herkes secde etti. Cenab-ı Hakk, ruhları imtihana çekerek, "Elestü birabbiküm (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?)" diye sorduğunda bütün ruhlar istisnasız olarak, "Bela (Evet Rabbimizsin Yarabbi)" diye ahid verdiler.

Yine bazı yanlış düşünenler diyorlar ki: "Sen ne yaparsan yap, Allah dilediğine hidayeti dilediğine dalaleti halkeder." Bu düşünce de asla doğru değildir. Bu husustaki Ayet-i Kerimeyi çokları yanlış tefsir ve izah ediyor. Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri (k.s) bu husustaki Ayet-i Kerimeyi: "Allah, hidayeti isteyip, hidayeti dileyenlere hidayeti; dalaleti isteyip, dalaleti dileyenlere de dalaleti halkeder" diye izah etmiştir.

Ayrıca bu mevzuu izah ederken: "Ezelde Ahmed Cennetlik, Mehmed Cehennemlik diye zat ve şahıs üzerine bir hüküm yoktur. Ancak elbiseler biçilmiş; (İman elbisesi, itaat elbisesi, nur elbisesi) şu elbiseleri giyenler cennetliktir denilmiş; ayrıca küfür, isyan, zulmet elbiseleri biçilmiş, bunları giyenler de Cehennemliktir denilmiştir. Kul, irade-i cüziyyesiyle bu elbiseleri seçmekte tamamen serbest bırakılmıştır. İnsan irade-i cüziyyesiyle bunlardan hangisini seçer ve giyerse oraya gider."

Kul bütün fiillerinden kendisi mes'ul olduğuna göre artık kula lazım gelen isyan etmek değil, mukadderata boyun eğmek ve başa gelene razı olmaktır.
Allah c.c irade-i cüziyyemizi hak yol üzere dileyip iman, itaat ve nur elbisesini seçip giyenlerden olabilmeyi cümlemize nasip eylesin inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR