Ahmet Sefa DİKTEPE

Ahmet Sefa DİKTEPE

İnsan, Devlet, Sistem…

İnsan, Devlet, Sistem…

İnsana nasıl sadece fizyolojik yapısı için insan vasfını yükleyemiyorsak devlete de sadece örgütsel yapısı için devlet vasfını yükleyemeyiz. İnsan kendini yücelten değerleri şahsiyetine topladığı zaman kıymetleneceği gibi devlette toplumun kıymet değerlerine yaşanabilir bir zemin oluşturduğu müddetçe kıymetlenir. Nasıl ki insanda bencillik, oportünizm eğreti duruyorsa devlette de jakobenlik, Makyavelizm öyle eğreti durur.

Devlet öyle bir yapıdır ki bünyesinde yaşayanları hür ve müreffeh yarınlara da taşıyabilir, karanlık ve çıkmaz dehlizlere de sokabilir. Tabii olarak bu yapı da insanların ekserisinin yaşantısıyla bir uyum halinde hareket eder. Yani ne devletsiz insan ne de insansız devlet mümkün değildir. Aslında bu fikir küreselleşmeyle beraber günümüz dünyasında yıkılmaya çalışılsa da bugün bize göstermektedir ki dünya da her şeyin tek tipleştirilmesi Müslüman ve Türkler olduğu müddetçe pekte mümkün değildir. Kapitalizmin insanları aynılaştırarak, insanlığı bir “robot insan” modeline dönüştürme çabasının önündeki en büyük engel İslam’dır. Allah (c.c.) insanı eşref-i mahlukat olarak yüceltmiş ve ona eşya ve hadiselere tesir etmesi için irade vermiştir. Bugün bu irade insanın elinden alınarak, daha çok yönlendirilebilen ve istismara daha açık bir insanlık projesine evrilme süreci yaşanmaktadır. İnsanı bu kadar evirip çeviren ve kendinden uzaklaştıran bu sistem devletleri de isteseler de istemeseler de bu sitemin bir parçası haline getirdi. Allahsız, imansız, islamsız ve insansız bir gelişmeyi gelişme olarak görmeyen Osmanlı’da bu sistemin kurbanı oldu. Bilimin ve tekniğin sadece kapitalizmin baronları için daha fazla kazanmak adına geliştirildiği bir dünyayı ne Müslüman Türkler ne de onların kurduğu son büyük imparatorluk kabullenmedi.

Bugünde bunun acısını hem biz hem de bütün insanlık fark etmesek dahi çekiyoruz. Dünyanın bir tarafında israfın, obeziteyle buluşmasını diğer tarafında ise açlığın ölüme taşımasını izliyoruz. Düne kadar herkesin doğduğu yerde doyduğu ve herkese yeten dünya zenginliklerinin bugün paylaşılamaması işte bu sitemin bize dayattığı en hazin şeydir. Bilim ve teknik nasıl gelişmiştir ki bu gelişme sömürülen dünya zenginliklerinin sadece dünyanın tek bir noktasına toplanmasını sağlamıştır. Küresel devletlerin önce dünyayı sömürmek için çıkardığı savaşlar sonrasında ise insanlığa güvenli liman(!) takdim etmek için yaptığı savunma harcamalarıyla her halde insanlığın her problemine çare bulunabilirdi. 

İşte biz bunun için devletimizi güçlü tutmak mecburiyetindeyiz. İnsanlığın bir tarafını imkân yağmurları altında ağına düştüğü moderniteden kurtarmak bir tarafını ise açlık ve sefaletten kurtarmak için tek yol Müslüman Türk’ün değerler manzumesiyle bezenmiş güçlü bir devlettir. Mazlumlar Anadolu’da düşen sancağın kalkmasını beklerken dünyanın geri kalanı da gözlerinin açılmasına muhtaçtır. Türk gençliğine bugün her zamankinden daha fazla mesuliyet düşmektedir. Ya dünya tekrar yaşanabilir bir yer olacak ya da bu sistemin içerisinde bir gün bizde yok olacağız. 

AHMET SEFA DİKTEPE
    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR