İletişim fobileşiyor mu?
''Evlerde insanlar değil, adeta eşyalar oturuyor” diyor Şair Cahit Zarifoğlu. Bu söylemi ile günümüzü aydınlatıyor, geçmiş zamanlardan geleceğimize adeta ışık tutuyor. Çünkü oturup sohbet edemediğimiz evlerimizi en gösterişli, pahalı eşyalarla süslüyor, kendimize sohbetsiz alanlar oluşturuyoruz. İletişimden uzaklaşıyor hatta bunu çoğu zaman marifetmiş gibi sergiliyoruz. Toplumdan uzaklaştıkça asosyal bireylere dönüşüyor kendimizden tekil bireyler oluşturuyoruz.
Bu durumu sadece kendi bireysel yaşantımızda değil çoğu zaman aile yaşantımıza da entegre ediyoruz. Şöyle bir aile içi ortamımızı, bireysel yaşantımızı geçmiş ve gelecek arasında ele aldığımızda arada herhangi bir bütünlük olmadığını farklılıklar olduğunu görebiliriz. Teknoloji ve diğer imkânlarla birlikte tarihin her dönemini gelişerek geçiriyoruz. Ama bu süreci bir değişiklikle ilerletiyoruz. İletişimsizlikle!
İletişim sizce de fobileşmiyor mu?
Bizler iletişim kurmaktan, sorunlarımızı konuşarak çözmekten kaçıyor, insanlardan uzak yaşamayı görevmişçesine kabul ediyoruz. Elbette yalnız kalmak istediğimiz zamanlardan bahsetmiyorum. Bunu bile isteye her gün icra eden, aile yaşantımızın içerisine sokan yapıdan söz ediyorum. Günümüzün en temel sorunu iletişim kurmamak. Sorunlarımızın kökenine bakalım aileden geliyor birçoğu. Çocuk ailede eksiklik görünce eksik büyüyor ve bu eksikliği toplumdan bekliyor, kendi iç dünyasında denge kurmaya başlıyor.
Aile içi iletişimsizliğin en belirgin tanısı paylaşmamak, kopuk büyümek. Başlangıçta Cahit Zarifoğlu’nun sözünde belirttiğim gibi evlerimizde bizler değil eşyalar yaşıyor. Bizler ise giriyoruz ve çıkıyoruz ama iş işten geçtikten sonra “Nerde o eski zamanlar” kelimesini kullanarak hayıflanıyoruz. İletişim yaşantımızın şah damarıdır. Teknoloji ile birleştiği zaman sosyal varlıklar olduğumuzu zanneden ama git gide asosyalliğe evrilen bir durum söz konusu. Bunu da bir örnekle açıklayacak olursam; Aynı evi paylaşan bireyler sorunlarını konuşarak çözmeyi değil, sosyal medya platformlarında paylaştığı bir video, fotoğraf ile göstermeyi tercih ediyor. Hatta çoğu zaman aile fertleri muhabbetten uzak, farklı odalarda birbirlerine sosyal mecralardan bir şeyler paylaşıyor, kendi kendilerine gülüp yine tek başına sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. İşte bu durum da bizlere aile içi iletişimsizliğin getirdiği yabancılaşmayı tanıtmış oluyor.
Ayrıca bireyleri küçük yaştan itibaren yalnızlığa iten bu sistem aile değerlerinin yitirilmesine, bireylerde özgüven eksikliğine, sevilmeme gibi psikolojik sorunlara yol açabiliyor.
Bizler iletişimle varız. Hayatımızda teknolojinin payı elbette büyük. Unutulmamalıdır ki bir birey dünyaya geldiği ilk andan itibaren çevresine uyum sağlamaya başlar ve ilk rol modeli ailesidir. Birey aileden ne görürse çevresine de onu verir. İyi nesiller yetiştirmenin tek kuralı iyi iletişim kurmak, bireyi yabancılığa, yalnızlığa itmemektir. İlk taban ne kadar kuvvetli olursa yaşantısı da bir o kadar kuvvetli olur. Yani atalarımızın da dediği gibi hayatımızda ne ekersek onu biçeceğiz. İletişimsizliği değil, konuşarak anlaşmayı, sorunlarımızı paylaşmayı kendimize şiar edinmeli, gelecek nesillere de bunu aşılamayız.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…