Harman dövmek keçinin işi değil
Liyakat, layık olma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik anlamlarına gelen sözcüktür.
Ülkemizde özellikle kamu alanında sürekli olarak dillendirilen liyakat sözcüğü benim için artık çok fazla anlam ifade etmiyor. Çevremdeki insanların da aynı kanaatte olduğunu biliyorum. Son dönemde o kadar çok liyakat vurgusu yapıldı ki insanlarımız heyecanlandı ve büyük bir değişimin yaşayacağı yönünde beklentiye kapıldılar. Belki de beklentilerimiz çok büyüktü o yüzden böyle bir psikoloji içerisindeyiz, tam olarak bilemiyorum.
İşin esasına baktığımız zaman liyakatli insanların görev başına gelmesi birçok temel sorunu ortadan kaldırıyorken, liyakatsiz kişilerin göreve getirilmesi birçok sorunu beraberinde getiriyor. En büyük sorun ise şu noktada çıkıyor; Kamu kurumlarında yönetici pozisyonlara getirilen liyakatsiz kişiler... Böylesi bir durumda görevlendirilen kişi bulunduğu yöneticilik kadrosu için yeterli olmadığını kendisi biliyor. Kendisi bildiği gibi diğer çalışanlar da biliyor. Liyakatsiz yönetici kendini kabul ettirmek için mevcut işleyişte birtakım değişiklikler yapmaya kalkışıyor. Daha sonra bu yönetici kendisine ulaşıp bir sorunu dile getirmek isteyen çalışanları reddetmeye başlıyor. Çünkü aşağılık kompleksine kapılmış oluyor ve kendi bildiğinin daha doğru olacağına inanıyor. Aşağılık kompleksi kişinin bazı yönlerden kendini diğerlerinden aşağı hissetmesine neden olan karmaşasına verilen addır. Bu komplekse sahip kişilerde genellikle kendini ispat etme çabası görülür. Böyle bir ortamda çalışma düzeni ve istikrar tamamen bozulmuş oluyor ve buna bağlı krizler yaşanıyor.
Liyakat ile bağlantılı olduğunu düşündüğüm bir konu daha var. Bu da örgütsel iletişim. Herhangi bir örgütlü yapıda ast-üst ilişkisi ve yatay pozisyondaki kişilerin arasında kurulacak iletişim, örgütsel iletişimdir. Sağlıklı kurulan örgütsel iletişim, sorunlar ortaya çıkmadan önce gerekli önlemlerin alması ve sorun karşısında pratik çözümlerin geliştirilmesi için olumlu iklimi oluşturur. İşte kamu kurumlarında karşımıza çıkan liyakatsiz kişiler örgütsel iletişimi doğru kuramadıkları gibi işyerinde oluşmuş olumlu iklimi de bozuyorlar.
Örgütsel iletişim konusunda örnek vermem gerekirse Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerden bahsetmem yerinde olacak. Hatta yetkililer benden bilgi isterse direkt olarak hastane ve şahıs ismi de verebilirim. Hastane müdürleri veya diğer yöneticilerinde görülen liyakatsizlik sağlık personelleri ile bunların arasında birçok soruna yol açıyor. Böyle bir ortamda sağlıklı bir örgütsel iletişimin kurulması mümkün olmadığı gibi, herkesin bildiğini okuması gibi bir durum söz konusu oluyor. Hastanedeki nöbet listeleri, izinler ve görev dağılımları konusunda büyük sorunlar ortaya çıkıyor. Yöneticiler de liyakatsiz oldukları için bu sorunlarla baş etmek yerine aşağılık kompleksi içerisinde baskı ve yıldırma yöntemleri ile istediklerini yaptırma yoluna gidiyorlar. Bu durumda hastaneler mutsuz, birbirini sevmeyen ve sağlıklı iletişim kuramayan personellerin işyeri olarak topluma sağlık hizmeti veriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.