
Gurur ve Hüzün İç İçe, Teşekkürler Fenerbahçe
Futbolda bazen kazanmak kadar kaybetmenin de bir hikmeti vardır. Dün gece İskoçya'nın soğuk ve efsanevi stadyumu İbrox'ta yaşananlar tam da böyleydi. Bir elimizle tarihî bir geri dönüşü tutarken, diğer elimizden kayıp giden Avrupa hayali... Fenerbahçe'nin UEFA Avrupa Ligi'ne veda ettiği o anları izlerken, gözlerime dolan yaşları gizlemeye çalışmadım bile. Gurur ve hüzün, yan yana, iç içe...
İlk maçta kendi evimizde aldığımız 3-1'lik mağlubiyet, bizi zaten zor bir rövanşa göndermişti. Tüm Fenerbahçelilerin içinde bir "acaba?" sorusu vardı. Her zaman olduğu gibi inanmıştık, çünkü bu formada "imkânsız" diye bir kelime yoktur. Ancak futbolun acımasız yüzü, bazen inanmanın yetmediğini hatırlatır insana.
****
Maça kontrollü başlayan Fenerbahçe, ilk yarıda adeta usta bir satranç oyuncusu gibi hamle hamle ilerlerken, rakibine tek bir pozisyon vermedi. Savunma hattımız, Rangers'ın o meşhur İskoç sertliği karşısında dimdik durdu. Tüm takımın savunmada gösterdiği disiplin, teknik direktör José Mourinho'nun taktik dehasının bir yansımasıydı.
Ve 45. dakikada, Sebastian Szymanski'nin ayaklarından gelen o muhteşem vuruş... Stadyumun üzerine çöken sessizlik, bizim içimizdeki umut ateşini harladı. Uzun zamandır gol bulmakta zorlanan Polonyalı yıldız, bu sezon Avrupa Ligi'ndeki ilk golünü belki de en kritik anda atmıştı. Devre arasına 1-0 önde girmenin psikolojik avantajını da yanımıza alarak...
****
İkinci yarıya fırtına gibi başlayan Fenerbahçe, özellikle Talisca ile üst üste pozisyonlara girdi. Ancak Brezilyalı yıldızın günü değildi. Belki de kariyerinin en önemli fırsatlarını değerlendiremedi. O anlarda tribünde her Fenerbahçeli gibi ben de ellerimi başımın arasına alıp "Yapma Talisca!" diye haykırdım ekrana.
Ve 73. dakikada gecenin yıldızı Szymanski bir kez daha sahneye çıktı! 2-0! Artık turu geçmek için sadece bir gole ihtiyacımız vardı. O andan itibaren İbrox Stadı'nda zaman durdu sanki. Rangers savunması panik içindeydi, biz ise bir gol daha için delicesine hücum ediyorduk.
****
Normal sürenin 2-0 bitmesiyle karşılaşma uzatmalara gitti. Her fırsatta Rangers kalesini zorlayan, bir an bile pes etmeyen bir Fenerbahçe vardı sahada. Ama o çok istediğimiz gol bir türlü gelmedi. Uzatmalar da 2-0 sonuçlanınca, kader bizi penaltı atışlarına götürdü.
Penaltı noktası... Futbolda belki de en acımasız duruşma salonu. Bir vuruşla kahraman olabilir, bir vuruşla tüm emekleri heba edebilirsiniz. Ve maalesef gecenin sonunda Rangers penaltı atışlarını 3-2 kazanarak turu geçen taraf oldu.
GURUR VE HÜZÜN BİR ARADA
Dün gece İbrox'ta gördüğüm Fenerbahçe, beni gururlandırdı. İskoçya'nın o efsanevi ve korkutucu atmosferinde, ilk maçtaki 3-1'lik skordan sonra, Rangers'ı 120 dakika boyunca kendi sahasında domine eden bir takım izledim. Mourinho'nun getirdiği mental dayanıklılık, takımın her bir ferdinde kendini gösteriyordu. Ancak gurur duyduğum kadar hüzün de yaşadım. Özellikle kaçırılan o net pozisyonlar, tüm gecenin kırılma anlarıydı.
Mert Müldür'ün yaşadığı sakatlık da gecenin bir başka talihsiz anıydı. Milli oyuncumuz, takımın en kritik anında sahayı terk etmek zorunda kaldı. Djiku gibi tecrübeli bir isim girse de, Mert'in eksikliği hissedildi.
GÜNEŞ YİNE DOĞDU
Futbol böyledir; bugün ağlatır, yarın güldürür. Ama bu Fenerbahçe'nin Avrupa'da gösterdiği karakter, gelecek için umut verici. José Mourinho'nun liderliğinde, takımın sahaya yansıttığı mücadele ruhu, her Fenerbahçelinin göğsünü kabarttı.
Evet, bugün hüzünlüyüz. Avrupa hayallerimiz bir sonraki sezona ertelendi. Ama bugün güneş yine doğdu ve biz Fenerbahçeliler, takımımızın arkasında durmaya devam edeceğiz. Çünkü bu forma, asla pes etmeyen, son düdüğe kadar mücadele eden bir ruhu temsil eder.
Szymanski gibi, zor zamanlarda öne çıkan isimlere ihtiyacımız var. Onun attığı iki gol, tura yetmese de, takımda nelerin doğru gittiğinin bir göstergesi. Polonyalı yıldızın bu performansı, önümüzdeki maçlarda da devam etmeli.
Bugün gözlerimiz nemli olsa da, kalbimiz gururla dolu. Fenerbahçe'yi desteklemenin en güzel yanı da bu değil mi zaten? Acısıyla, tatlısıyla, inişiyle çıkışıyla... Bu büyük kulübün bir parçası olmak, bazen hüznü de seve seve kabul etmek demektir.
Yolun sonu değil bu, sadece Avrupa'da bir mola. Şimdi tüm konsantrasyonumuzu lige verme zamanı. Çünkü Fenerbahçe için hayat devam ediyor ve yeni zaferler bizi bekliyor. Başımız dik, alnımız açık... Çünkü biz Fenerbahçeyiz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.