Gençlik ve milli şuur
Milli değerler çağlar ötesine taşınması gereken bir yük gibi düşünülürse o yükün mukaddes hamalı da biz gençliğiz. İdealden yoksun ve ümidini kaybetmiş kişi genç olarak isimlendirilemez. Yaşının hiçbir önemi yoktur. Beli bükülmüş olsa dahi ümitle şahlanıyor ve ideallerine yürüyorsa o kişi gençtir.
Elbette birçok kimsenin düşüncelerinde yeri olan bir gençlik hayali vardır. Bu hayaller tamamıyla düşünüldüğünde ulaşılması zor hayallerdir. Biz de gençliğin nasıl olması hususunda düşüncelerimizi belki birkaç kişinin gönlüne dokunuruz umuduyla sizlerle paylaşıyoruz.
Peki, kısaca bakacak olursak bir genç nasıl olmalıdır?
Geçmişini okuyan, öğrenen, sahip çıkan lakin geçmişe de saplanıp kalmayan geçmişten edindiği şuurla bugünün mukayesesini yapabilen inançlı, şuurlu ve şahsiyet sahibi özgüveni sağlam, estetik anlayışı gelişmiş, kendi kültür ve medeniyeti için gayret sarf eden, çağına yön veren olmalıdır. Milli şuura sahip olan bir Türk genci; millet, ümmet ve insanlık için gelişmek zorunda olduğuna inanmalıdır.
Müspet ilimlere hakim olmalı aynı zamanda maneviyatı da kuvvetli olmalı, ahlaklı olmalıdır.
Bu dünyaya var olmaya, konmaya değil; Hak ateşinde yanmaya kor olmaya geldiğinin idrakinde olmalıdır. Gönlünde bütün insanlığa yer açmalıdır. Hasreti yüreğimizde olan kardeşlerimizin dertleriyle, hemdert olmalıdır.
Kendi nefsi için yaşamamalı; ilkeleri olmalıdır o ilkeleri ülkülere dönüştürerek ülkesini bulmalı ve kendi dünyasını kurmalıdır. "Zaman bendedir ve mekân bana emanettir." düsturuyla yola çıkarak ben varım diyebilmelidir.
Velhasılı bir genç olarak söylemek gerekirse; nefsimiz bizi meşgul etmeden biz nefsimizi meşgul edecek faydalı uğraşlar bulmalıyız kendimize.
Düşünen, fikir üreten, misyon ve aksiyon sahibi gençler olarak tarih bilinci ve vatan sevgisiyle hareket etmeliyiz. Derdimiz aynı zamanda geniş bir coğrafyanın yarasına da merhem olmaktır. Bildiğimiz gibi bizim vatanımız sadece Türkiye sınırlarıyla sınırlı kalmıyor sınırlarımızın ötesini aşıyor daha nice yerlerde yüreğimiz çarpıyor.
Tarihteki elim tecrübeler bize göstermiştir ki; milli manevi değerlerinden uzaklaşan milletler yok olmaya mahkûm olmuşlardır. Bu sebeple ki milli ve manevi kültürümüzün, görkemli geçmişimizin günümüze aktarılması özellikle de biz gençlerin her konuda yetişmesi gerekmektedir.
Biz gençlik olarak da millet olarak da asıl derdimizi unutup basit meselelerle vakit kaybediyoruz. Ve ben inanıyorum ki şuur ve idrak içinde bir millet olsak Türkiye, Şam, Kudüs, Kırım, Kerkük, Karabağ, Bosna, Bağdat, Doğu Türkistan gibi nice gönül bağımız olan ülkelerin yaralarını sarıp dertlerine derman oluruz.
Gençler olarak biz, Türkiye’de adet haline gelmiş göstermelik meşguliyetlerle zaman kaybetmemeliyiz.
Gayelerimiz kendi çıkarlarımızın dışında ülkemiz için Türk-İslam dünyası ve insanlık için olmalıdır. Bir birey olarak taklitten uzak kendi yolunu çizen ve o yolda istikamet üzere, sağlam bir donanımla dimdik yürüyen kişiler olmalıyız. Bizler Müslümanlar olarak Allah'ın ipine sarılmalıyız.
"Hevaya uyup tefrikaya düşüldüğü zaman başka milletler bizi esaret altına alır."
Eğer ki birlik ve beraberlik içerisinde olursak büyük işler başarırız. Daha önce devletler ve medeniyetler kuruldu sonrasında oraya giren tefrika insanları birbirine düşürdü, ilimde, fende geride kaldık. Başka milletler Müslüman memleketlerine hükmeder oldular. Tunus, Cezayir, Türkistan, Fas, Buhara, Kırım düşman eline geçen Müslüman ülkelerinden sadece bazıları...
Günümüzde Bulgaristan'da söylenen şudur; "Müslümanları özellikle Türkleri birkaç on yıldır öyle eğitmişler ki hiç biri için dinin Türklüğün bir önemi kalmamış hatta bunların ne anlam ifade ettiğini dahi bilmiyorlar."
Kosova’da ise önceleri "Türklerin durumu hiç iyiye gitmiyor 1974 anayasasıyla bize verilen haklarımız şuan gasp edilmekte en kötüsü de şikayet edebileceğimiz merciiler bu işin başındalar. " deniyordu. Yani ortada tam bir kısır döngü yaşanıyordu.
Bizler nerede olursak olalım elimizden gelenin en iyisini yapmak zorundayız. Temel değerlerimizde tek bir vücut olmalıyız. Önce kendimizle, atalarımızla barışık olacağız; onlara layık olmaya çalışacağız oradan aldığımız kuvvetle ileri bakacağız.
Öncelikle en tepeden en aşağıya kadar genellikle çoğu kişide olan kendini küçük görme duygusundan kurtulmalıyız. Aslında bizim milletimizde atalarımızdan gelen hem bilim yapma yeteneği hem de derin bir insanlık anlayışı vardır. Biz işte bu özelliklerimizle önce kendi milletimizi bulunduğu durumdan kurtarıp sonra diğer mazlum durumdaki milletlere de yardım edeceğiz.
Aynı kuşun kanadı gibi kanatlardan biri akıl diğeri gönül olmalı ki kuş uçabilsin. Her şeyden önce kendimizi iyi bir tanımalıyız özümüzü her şeyiyle öğrenmeli, kavramalıyız. Kendimizin farkına varmalıyız ki ancak öyle kimliğimize kişiliğimize sahip çıkarız ve işte o zaman her şey bambaşka olur.
Son olarak; Bir toplum gençliğe sahip çıkmalı eğer gençlik ihmal edilirse o toplumun geleceği imha olur. Bilim ve gönlü bir arada tutabilmeliyiz birisi eksik olursa ne kendimize ne de insanlığa hayrımız dokunur. Vesselam…