Fahiş Fiyat Artışının Nedenleri, Sonuçları ve Çözüm Yolları
Özellikle 2021 yılında fiyatlar tabiri caizse füze gibi arttı. Bundan şikâyetçi olmayan bir Allah’ın kulu bulamazsınız. Cumhurbaşkanı dahil.
Tabi hemen aklımıza gelen soru şu! Cumhurbaşkanı bile şikâyetçi ise demek ki bu artışların büyük bir kısmı hükümetin iradesi dışında oluyor. Olabilir mi? Böyle bir şey mümkün mü? Mümkünse neden?
Öncelikle bir şeyin altına çizmek lazım. Enflasyonun canavarlaşması, fiyat artışlarının önlenememesinin öncelikle sorumlusunun, (salgının getirdiği küresel ekonomik kriz ülkemizi ciddi bir şekilde etkilemiş olsa da) hükümetin olduğunun gerçeğinin altını çizmek lazım. Zamanında gerekli ekonomik tedbirleri alamamak, gerekli denetimleri sürekli ve geniş katmanlı olarak yapamamak, fiyatların artmasına neden olan girdilerin yükselmesini önleyememek olarak kısaca sıralayabiliriz.
Ancak, enflasyonun özellikle fahiş fiyat artışlarının tek sorumlusu olarak hükümeti görürsek en büyük yanlışı yapmış olur, sorunun kaynağına inme ve çözümü konusunda yanlış sonuçlara varabiliriz.
Ne mi demek istiyoruz?
Son bir yıl içerisinde, ev, kira, taşıt ve gıdadaki astronomik fiyat artışlarını sadece hükümete bağlamak bizi sorunu çözmekten uzak hale getirir, var olan yarayı kangrenleştirir.
Örneğin, 2020 yılında üç yüz bin lira olan bir ev, 2021 yılında nasıl altı yüz bin lira, bin lira olan bir ev kirası nasıl bin beş yüz veya iki bin lira, İkinci el bir araç elli bin lira iken nasıl yüz bin lira oldu? Gıda ise tarla fiyatı ile market, Pazar, manav fiyatı arasındaki fark inanılmaz derecede nasıl arttı? Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
O zaman aklımıza şu sorular geliyor; maalesef elinde fırsat ve imkânı olan insanımız, küresel ve ulusal ekonomik sorunları bahane ederek, fırsatçılık mı yapıyor? Daha çok kazanma hırsı ile mi hareket ediyor? Ben zengin olayım, rahat lüks içinde yaşayayım, hayat standardım çok yüksek olsun, halk ne yaparsa yapsın anlayışına mı sahip oluyor? Bizce aynen öyle. Eskiden karaborsacılık vardı, şimdi fırsatçılık var, fırsatçılar, insafsızlar, vicdansızlar türedi. Onlar belki de hep vardı fırsatını bulunca da kendilerini açık ettiler. Peki, neden bu hak, hukuk, insaf ve vicdan tanımamak, geçinmekte bin bir güçlük çeken halkın üzerine kene gibi yapışıp nemalanmak?
Yüzde 99’u Müslüman olan veya olduğunu sanan ağzı açıldığı zaman, hak, hukuk, insani değerler, idealler, insan hakları, haram, günah konusunda mangalda kül bırakmayanlara ne oldu? Veya bunların hiç birini ağzına almayıp da, “Ben sadece insanım” diyenlerin insanlıkları nereye gitti? Peki ya çalışmadan, hiçbir emek sarf etmeden haksız kazanç elde etmek için elli tane takla atanlara, inanılmaz fırıldaklar çevirenlere ne demeli?
Ey fırsatçılar, ey vicdansızlar, ey insafsızlar, ey ahlaksızlar, sülükler ve kene zihniyetliler; hak etmediğiniz bir kazancın size huzurlu bir hayat getireceğini sanıyorsanız, sadece kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Bakın görün hiç ummadığınız, hiç beklemediğiniz bir anda, sizi yaratan sizin ne yaptığınızı mutlaka hatırlatacaktır!
Madalyonun bir başka yüzü, aynı topraklarda yaşayıp aynı havayı soluduğumuz bunlarda bizim insanımız. Biz ne ara, nasıl bu hale geldik? Dünyevileşme nasıl bu kadar hızla yayılıp, toplumun büyük bir kesimini ciddi bir şekilde sardı?
-Geçim derdi ve gelecek korkusu ile hareket eden ailelerin çocukları ile ilgilenememeleri sonucu, çocukların, gençlerin, hayata yeni atılanların, kısa yoldan nasıl zengin olurum hesapları yapmaları mı?
-Çocuklarımıza, gençlerimize, gerek ailede gerekse okulda yeteri kadar milli ve manevi değerlerin verilememesi, onların kendi hallerine bırakılması mı?
-Kapitalizmin, “dünyevileşmiş bir toplum” hedefi doğrultusunda, uygulanan veya teşvik edilen, “lüks bir hayat” söylemlerinin en üst düzeyde işlenmesi mi?
-Para kazanmak, zengin olmak, rahat bir hayat yaşamak için, “Her şey meşrudur” anlayışına sahip Batı kültür ve medeniyetinin bizim toplumumuzu, dizilerle, filmlerle, her türlü görsel ve yazılı yayınlar ve internet ile işgal etmesi mi?
-Aile düzenini bozmak, çocuklarımızı, gençlerimizi yalnızlaştırmak, “özgür insan, özgür gençlik” adı altında işlenen, “isyan ettirme” düşüncesi mi?
Veya hepsi mi? Evet, bizce hepsi ve daha fazlası. Peki, çözüm!
-Aralık 2021 tarihinde düzenlenecek olan, Milli Eğitim Şurasında bu konular enine, boyuna ele alınmalı, konuşulmalı ciddi bir şekilde tartışılarak çözüm yolları aranmalı. Hızlı ve acil bir şekilde hayata geçirilmeli,
-Çocuklarımızla, gençlerimizle daha fazla ilgilenilmeli, onlara insani değerler konusunda, hayatın her alanında ciddi eğitimler verilmeli,
-Çocuklarımızı, gençlerimizi, lüks ve rahat hayatı teşvik eden, “insanların sırtından nasıl emek sarf etmeden para kazanılır” düşüncesini işleyen, film, dizi ve yayınlar kontrol edilmeli, mümkün olduğunca engellenmeli, ailelerin internete ulaşım konusunda daha dikkatli olmaları,
-Kendi milli ve manevi değerlerimizin işlenmesi, kültür ve medeniyetimizin anlatılması konusunda son derece ciddi projeler üretilerek eğitim ve sosyal hayatta yer almasının sağlanması,
Olarak ilk etap da bunları sıralayabiliriz. Daha fazlası elbette olabilir.
Başta şahsım olmak üzere, bütün bu olanlar da, suçlamak, suçlu aramak ve bulmak kolay. Acaba kendimizin de suçlu, sorumlu ve yanlışlarımızın da olabileceğini hiç düşündük mü?
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.