Evet, kendi malınızı dağıtmıyorsunuz
Belediyelerin görevi nedir? Genel anlamda ifade etmek gerekirse, halka hizmet.
Aramızdan birileri bu hizmeti yapmaya aday olurlar. Adaylar bu göreve seçilebilmek için çok ciddi bir yarışa girişir, bu yolda çok büyük paralar harcar. Seçim gelir, vatandaşlar oyunu birinden yana kullanır. En fazla oyu alarak seçilen göreve gelir, o hizmeti yapar.
Tabi bunu hayrına yapmaz. Ciddi maaşı olur. Diğer gelir kalemleri de cabası.
Sonuç itibariye belediye başkanları, halkın oylarıyla halka hizmet için göreve gelmiş maaşlı devlet memurlarıdır.
Halkın parasıyla halka hizmet eder, emeğinin karşılığını da maaş olarak alır.
Örneğin çöp toplamak, sokakları temizlemek belediyelerin birincil görevidir. Asfalt atmak, park bahçe yapmak, sosyal ve kültürel faaliyet alanları oluşturmak da öyle.
Sosyal devlet gereği ihtiyaç sahibi vatandaşlara yardımda bulunmak da belediyelerin görevlerindendir.
Neticede tüm bunları neyle yapar?
Yine halktan toplanan vergilerle, harçlarla; yani halkın parasıyla yapar.
İçinden de maaş olarak emeğinin karşılığını alır.
Gerçek özetle bu iken; günümüzde pekçok belediye birincil vazifelerini bile lütfeder gibi yapıyor, sanki hayrına hizmette bulunuyor gibi bir izlenim uyandırmaya çalışıyor.
Mesela çöp toplamak, sokakları temizlemek gibi birincil görevlerinin bile reklamını yapıyorlar. “Falanca sokağı, mahalleyi dip köşe temizledik”, “Şu kadar yardım kolisi dağıttık” yollu reklam haberlerle artık o kadar çok karşılaşıyoruz ki.
Bu hususlarda haberle yetinmeyip üstüne bir de reklam filmleri çekebiliyor, afişler hazırlayabiliyor, medyaya reklamlar verebiliyorlar.
Ve tüm bu reklam çalışmalarında ana öge ilgili belediye başkanı oluyor; kocaman Başkan fotoğrafları, iri puntolu Başkan ismi…
Bunların hepsi tonla para tutuyor. Kimin cebinden çıkıyor bu paralar, tabi ki halkın. Ne için yapılıyor peki tüm bunlar, ilgili Başkan’ın çıkarı için.
Ne büyük yanlış işler.
Bu konuda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’tan gelen bir açıklama hayli dikkatimi çekti.
Şunları söylüyor:
“Birçok yerde belediye başkanlarımızın devasa fotoğraflarını görüyorum. Ne bayram mesajında ne de belediyenin hiçbir etkinliğinde bizim kendi fotoğrafımız olmaz. Biz kendi malımızı dağıtmıyoruz. Halktan aldığımız parayla, yapacağımız yardımları veya bu tür masrafları onların parasıyla yapıyoruz. Bunları kişisel reklamımızda kullanamayız.”
“Makam araçlarını sattım. Kendim minibüsle gelip gidiyorum. Sadece havaalanına giderken bir de İstanbul’a giderken Vakıfbank’a ait Mercedes’le geldim. Ücret ödemiyoruz. Ama ben minibüs kullanmayı tercih ediyorum. Belediyenin minibüsüyle gidip geliyorum. Makam arabası sevmiyorum. Makam arabalarının hepsini sattık. Makam arabalarını sınırlandırdık belediyede. Yanlış hatırlamıyorsam 70 milyon civarında tasarruf ettik. Eskiden herkesin altına, sekreterlerin altına bile arabaları vermişler.”
***
Bir belediye başkanı falanca partidenmiş, filanca partidenmiş… Bu da önemlidir elbette ama yukarıda aktardığım “yönetim tarzı” ve “hareketler”e ne diyebiliriz ki?
Gerçekten böyle ise, helal diyorum; “işte bu” diyorum.
Ve bu fotoğraf ve makam aracı konusunun tüm belediye başkanlarına örnek olmasını diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.