Empatik miyiz, sempatik mi?
Toplumsal yapının, insanların beklentilerinin değiştiği günümüzde empati veya sempati çokta önemsenmeyen bir konuma geldi. Empati, karşımızdaki insanın yerine kendimizi koyarak onun gibi hissetmek demektir. Kısacası duygudaşlık demektir. Sempati ise hoşa gidecek davranışlarda bulunmak kısacası sıcakkanlılık demektir. Kendimize soralım sempatik miyiz, empatik mi?
İnsanlar artık sosyal hayatlarına eskisi gibi önem vermiyorlar. Sosyal medya bunun önüne geçti ve buluşmalar bile online yapılıyor. Yapay bir ortamdan dolayı artık duygumuzu ifade ederken sözel ifadeler değil yazılı ifadeler daha çok kullanılıyor. Hatta yazının yerine emojiler geldi. Durum bu şekilde olunca duygular geri plana atıldı. Sempatik veya empatik davranışlar yerini yapay duygulara bıraktı.
Empati eskiden kültürümüzde önemli bir konumda idi. Eskilerden hep duyarız düğün ve cenaze çok önemlidir, ikisinde de bulunmak elzemdir. İnsanın acısını kendi acısı gibi hissetmek, ağlarken ağlamak, canı yanarken canı yanmak, ağıt yakmak önemliydi. En az bir hafta yemek yapılır ve her akşam yas yerine gidilirdi. Şimdi ise lahmacun var mı aç kalır mıyız derdi var, ne acı… Düğünler de önemli idi. Kendi düğünü gibi herkes çalışır, yemekler yapılır, halaylar çekilir, kınalar yakılırdı. Oğlan bizim kız bizimdi… Ama şimdilerde bir saatte biten duygusuz organizasyonlar türedi. Artık duygusuz bir kültürümüz oldu…
Arkadaşlık ilişkilerine baktığımızda sohbetler duygunun ortadan kalktığını gözler önüne seriyor. Muhabbet senin araban, benim yeni telefonum, evim veya arsam… Eskiden olsa önce hasbihal edilir her şey konuşulurdu. Şimdilerde ise para bunun önüne geçmiş durumdadır. Oysaki eskiden maddi sıkıntısı olanın sıkıntısı giderilir, canı sıkkın olanla dışarı çıkılır, ona şakalar yapılır, eğlendirilirdi. Sadece onunla değil ailesiyle de ilgilenilirdi. Mutlu iken onunla mutlu, mutsuz iken onun gibi mutsuz olunurdu. Dert de neşe de birlikte yaşanırdı.
Bizler böyle iken ve zaman hızlıca akarken yeni yetişen çocuklarımızda maalesef duygularını eksik yaşıyorlar. İşten eve gelmiş anne ve babalar çocuklarını anlamakta onlara empati ile yaklaşmakta zorlanıyorlar. Sempati ile davranıp ellerine telefon veya tablet vermek daha kolay geliyor. Huzursuzluk yapan çocuk ilgi çekmeye çalışan ve anlaşılmayı bekleyen bir bireydir. Bizler onları anlamak yerine onlara duygusuz cevaplar verip teknolojinin kucağına atıyoruz. Çocuklarımız duyguları anlaşılmadığı için duygusal ifade becerileri yok oluyor.
Toplumsal yapımızda artık çoğu anne ve baba çalışıyor. Bu durumda kreşler ve okullara giden çocuklar eve geldiklerinde iletişim kurmak, birlikte zaman geçirmek ve oyunlar oynamak istemektedirler. Kısacası ailesini özlemiş oluyorlar. Herkesten şu sözleri duyar gibiyim. Biz gün boyunca çok yoruluyoruz ve eve gelince dinlenmek istiyoruz, çocuklar kendileri oynasınlar, bizi evde de yormasınlar, deniyor. Bende onlara şunu diyorum, ergenlik dönemine gelince “hocam bu çocuk bizimle iletişim kurmuyor, bizi dinlemiyor” demeyin. Biz çocukları ergenlik dönemine girince ya da liseye geçince kaybetmiyoruz. Biz iletişim kurmayıp, onları anlamadığımız, duygudaşlık yapmadığımız, oyun oynamadığımız, onları görmezden geldiğimiz çocukluk yıllarında kaybediyoruz.
Zaman geçmeden, onları kaybetmeden, onları karşımıza bir birey gibi alalım, onları dinleyelim, beraber oyun oynayalım, muhabbet edelim, parka gidelim, yürüyüş yapalım, dondurma yiyelim, çay içelim, kitap okuyalım, ağaç dikelim, çiçek sulayalım, müzik dinleyelim, müzik aleti çalalım. Kısacası empati (duygudaş) duyalım, sempati gösterelim. İlerde duygusuz çocuklar yetişti ve neslimiz bozuluyor, kültürel değerlerimiz bitti demeyelim.
Bundan sonra kendimize bir söz verelim. Karşımdaki bireyi göreceğim, dinleyeceğim, anlayacağım ve onun gibi hissedeceğim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.