Dünya Kupası ve Din Kardeşliği
2014 Dünya Kupası finali Almanya-Arjantin maçı, haftanın en çok konuşulan 'mesele'si oldu. Finalde beklendiği gibi Almanlar kupanın sahibi oldu.
Bendeniz futbol seyircisi değilim. Futbolun sadece futbol olmadığını düşünenlerdenim. Ama futbol oynayanları seyredenlerin heyecanlarını, üzüntülerini, kızgınlıklarını anlamaya çalışan birisiyim. Bu nedenle son dünya kupası final maçını seyrettim.
Maçın 113. dakikasında Mario Götze, gol attığında yıkılarak, ağlayan Arjantinli çocuğun gözyaşlarına tanık oldum mesela. Günlerdir zafere hazırlanan Arjantinli çocuğun kazanmaları halinde bu zaferin ona nasıl iyi geleceğini düşündüm. Bu zafer istediği oyuncağı almasına, daha iyi okullarda okumasına ya da ekonomik kriz içerisindeki ülkesine nasıl bir katkı sunacaktı bilmiyordu ama o, milli takımı kupayı kaldırdığı andaki sevince günler öncesinden kendini hazırlamıştı.
Maç sonrasında ağlayan taraftarların duygularına tanık oldum mesela. Mikrofonlara çocukları şampiyonluğu göremediği için çok üzgün olduğunu söyleyen gözyaşlarına boğulmuş kadın için yine de yıllar sonra ülkesinin final oynaması çok önemliydi.
Maçı seyrederken bütün bu tanıklıklardan başka günlerdir zihnimden gitmeyen, vahşetin dayanılmaz dehşetinden resimlerine bakamadığım başka görüntülere gitti zihnim. Haberlerde görünce gözlerimizi kaçırdığımız, sosyal medyada birden karşımıza çıkan parçalanmış bebeğini gösteren babayı görünce donup kaldığımız, Dünya Kupası heyecanı kadar üzüntülerini paylaşmadığımız Gazze geldi aklıma. Maçın son iki dakikasında Messi’nin serbest vuruşunda statta, ekranları başında heyecanla, nefeslerini tutmuş milyonları düşününce, o an ‘İsrail, şu anda Gazze’ye kaç bomba attı’ diye düşündüm.
Batı Şeria'da 12 Haziran'da kaybolan 3 Yahudi yerleşimcinin 18 gün sonra ölü bulunmasının ardından Filistinli genç Muhammed Ebu Hudayr, 2 Temmuz'da Yahudi yerleşimciler tarafından kaçırılmış ve yakılarak öldürülmüştü. Bu olayların ardından 7 Temmuz'dan itibaren İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda şimdilik 189 kişinin hayatını kaybetti, bin 400 kişi yaralandı.
Evet, biz din kardeşiyiz. Oturduğumuz yerden, ‘Lanet olsun sana İsrail, yıkıl, tüü… sana’ diye kocakarılar gibi lanet ederken, maçın 113. dakikasında Mario Götze'nin golüne üzüldüğümüz kadar üzüldük mü acaba bir dünya kupası finali daha göremeyecek olan parçalanmış Filistinli çocuklara?
Evet, biz din kardeşiyiz. Savaştan kaçarak ülkemize sığınmış Suriyeli mültecileri, suç işlediği ve huzurumuzu bozduklarını gerekçe göstererek, ‘Suriyelileri istemiyoruz’ diye bas bas bağırarak gösteriler düzenliyoruz.
Final gecesi sabahında, ‘Nasılsın?’ diye soranlara ‘Akşam çok kötüydü, mahvolduk’ derken, Orta Afrika’da satırlarla doğrananlara, Suriye’de ırzına geçilenlere, yurdundan sürülenlere, Doğu Türkistan’da yakılanlara, darbeye hayır dediği için idam edilenlere de üzülüyoruz işte. Televizyon başından, bilgisayar ekranından, ‘Tüü… sana, katil İsrail’ diye sembolik bir tükürük gönderiyoruz.
Mübarek Ramazan ayındayız nasıl olsa. Yaptığımız ameller bire on katlanıyor, birkaç kişiye iftar verdik mi, bir yardım derneğine biraz bağış yaptık mı, kandillerde camilere gidip namazımızı da kıldık mı bizden iyi Müslüman yok. 5 lira fazla sadaka vermekle cennetteki köşkümüzü hazırladığımızı düşündüğümüz gibi din kardeşlerimizin üzerimizdeki vebalinden de kurtulduğumuzu düşünüyoruz galiba…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.