Büyüyen Yozlaşma
Yozlaşma, kişinin karakterinde, benliğinde ve sülalesinde bulunan iyi niteliklerini kötü kullanma amacıyla yok etmesine denir.
Yozlaşma bir milletin yok olmasına sebep olan belkide en önemli etkendir. Millet olarak benliğini yitirmek demek yok olak demektir. Bu yok olmak da tarihten silinmek anlamına gelir. Tarihte böyle bir millet varmış diye ilerde adından söz ettirir. Yozlaşma her açıdan milletin bebliğini tehdit eden etmendir. Dilini, dinini, örfünü, adetini yitiren bir milletten geriye ne kalır ki? Geriye sadece kimliksiz bir insan grubu kalır. Günümüz dünyasında görüyoruz ki yozlaşma konusunda iyi olan herşeyi yok etmekteyiz. Peki insanoğlu var olan iyi ve güzel özelliklerini neden yok eder?
Neden kendi öz değerlerinden uzaklaşır?
Tarihten bu güne bakılıyor ki yozlaşma artmış. İnsan artık herşeye isyan ederek, inkar gelerek her düzene karşı olumsuz duygular beslemiş. Beslediği bu duygular zamanla benliğinden uzaklaşmaya yol açmış. Kendi özündeki örfü adeti begenmeyerek başka ülkelerin kültürleri cazip gelmiş. Kılık-kıyafette, ahlakta, gelenek-görenekte, sosyal yaşamda, çalışma hayatında, eğitimde gibi neredeyse her alanda başka ülkeleri örnek alan insanlık yozlaşmayı hızlandırmış. Bu durumla da gurur duyarcasına abartmakta çekinmediler.
Açık seçik giyim tarzıyla, kendinden 35 yaş büyük adamlarla ilişki yaşamayla, anne-babaya karşı gelmekle, bütün haram kılınan davranışları normal kılmakla yozlaşmayı ülkemizin ortasına yerleştirdik. Bu saatten sonra ondan kopmak imkansız. Gençliğin içinde bulunan durum bunu kanıtlamakta. 17 yaşındaki kız çocuklarının dedesi yaştaki adamlarla kurdukları ilişkiyle ahlak yozlaşması zirve yapmakta. Bundan ilerisi yok dediğimiz her gün yeni bir ahlaksızlıkla gözümüzü açıyoruz. Ülkemizin içinde bulunduğu durum hiç hoş olmamakla birlikte, bu dünyaya çocuk emanet etmek de hiç hoş değil. Yarınlarımızın benliğimize döndüğü günlerle geçmesi ümidiyle.