Osman Doğan

Osman Doğan

Bu kadarıda yeter

Bu kadarıda yeter

 

 

Dağdan şehirlere inen PKK sadece güvenlik birimleri için bir tehdit olmayacak. Yakın bir zaman sonra kendi destekçileri tarafından da yadırganacak hatta kınanacak. Kandırılmış zihinlerin saklı kalan vicdanlarında insanlığa dair zerreler kalmışsa, bu yapılanların Kürt politikasını desteklemediği, dışarıdan ihraç edilen bir yaklaşım şekli olduğu kendiliğinden kanıtlanmış olacak.

 

Bugün dünyanın bir çok yerinde sarsıntılardan payını almamış ülkeler var. Suudi Arabistan’da bu ülkelerin baş aktörlerinden.  Şii politikasının en büyük gerekçesi Sünnilerin yanında Hristiyanları kendilerine daha yakın görmelerinden kaynaklanmakta.

 

Garipsenecek bir model olsa da, İran geçmişten bu güne Hristiyanların-Siyonistlerin değirmenine su taşırken her zaman kendilerine Sünnileri  düşman olarak görmeleridir. Genel politik düşüncelerle vicdan ve inanç politikalarının bir biriyle karıştığı, hatta bir biriyle uyuşturulmak istendiği yeni bir yol haritası çiziliyor.

 

Mescidi aksadaki Müslümanları göçe zorlayan, Müslümanların evlerine beton döktürüp kullanılamaz bir hale getiren İsrail’in inanç ve vicdan kıyımı, devletler arasındaki politikalarda  görülmemesi gereken içeriklere sahip olabiliyor.

 

Mavi Marmara olaylarından sonra en önemli maddelerle görüşmelere açık olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Filistin ve Müslüman hassasiyetini kavramamış olanlar, İsrail ile Türkiye’yi devlet politikasında dost olarak belirlemekten geri kalmamakta.

 

Bu hastalıklı yaklaşım şekli, siz insanlık adına düşmanımızsınız ama devletler nezdinde dostuz mu denmek isteniyor. İşte sığ fikirlerin devlet nezdinde olgunlaşmamış olmanın bir ürünü olarak göze çarpıyor. Ya da sadece o an kurulmak istenen, duygudan mahrum, hiçbir etkiye haiz olmayan bir cümle olarak akıllarda yer ediniyor.

 

Yazımın başında belirttiğim gibi hendeklerle şehirleri darma dağın eden PKK nın yaptıklarını vicdan süzgecinden geçirip ‘ bu kadarı da yeter’ diyen Ahmet Türk ve Sırrı Sakık ne kadar Türkiye sevdalısıysa, vicdanı yok sayarcasına İsrail ile Türkiye’nin dost olduğunu ifade etmek aynı sondadır.

 

Gerekçelere bakıldığında Hendek siyaseti ile meşrulaştırılmak istenilen güya Kürt mücadelesinin eksen kaymasına uğrayacağını düşünen ve bu konuda endişelerini dillendirenlerin, devleti mi kayırdıkları, yoksa PKK’nın yanlış bir politika içerisinde olduğu mu tedirgin ediyor…

 

Bu konulara değinirken bir çok okurum sayın yazar, nerden nereye diyebilir. Nereleri nerelerle bağdaştırdın da diyebilir. Başlıca çıkış noktasını her şekilde Amerika’ya bağlayan, adım atarken Amerika, yemek yerken Amerika diyen zihniyetlerin bir sofra etrafında önüne konulan yemeği paylaşamama kavgası yaptıkları muhakkak.

 

Geçmişten bu güne büyük bir tuzak içerisinde olan garip insancıklar olarak konuyu anlamak, hatta idrak etmekte fayda var.

 

Dikkat ederseniz süper güç, dahi güç olan Amerika, Wilson İlkelerinden beri, hatta 1914’den  beri dünyayı şekillendirme niyetinde. Irakta çıkan petrolün sahibi olmak isteyen Amerika, Türkiye’de oluşturulmak istenilen Osmanlı ruhuna engel olmaya çalışan Amerika, Mısır’da göstermelik demokrasi desteğini sunup Sisi’yi bağrına basan Amerika, Irak- Ürdün Suudi Arabistan’daki yönetimi kendi zihin dünyalarıyla entegre eden Amerika ve göstermelik saldırı dili ile Amerika’ya güya kafa tutan, Amerika’nın ikinci evladı olan İran…Evet evet ikinci evladı dedim, aklınıza birinci evlat kim sorusu gelebilir, buna hızlı bir cevap vermek gerekiyor, O aşağılık, zihin dünyası karışmış olan yapay devlet ise İsrail… Türkiye   bu senaryonun neresinde diyenlere misallerle cevap vermekte fayda görüyorum… Türkiye aslında üçüncü evlat olmak için büyütülen, uzun uğraşılar sonucunda Davos’ta Amerika ve İsrail’e ihanet eden  büyük bir devlet. Konunun tam bu noktasında, onlara göre ihanet, bizlere göre ise mevcut devletin aktörleri sayesinde ateş çemberinden geçirilmek istenirken uyanan bir millet…

 

Burada bireylerin kendi çapında İsrail mallarını boykot etme girişimini ilk başta saydığım devletler arası dostlukla özdeşleştirmek gerekiyor. Zulüm karşısında susan devletimizin ne yazık ki devlet politikası olarak İsrail mallarına dair bir boykotu da söz konusu olamadı. Burada İsrail tohumlarıyla soframıza salatalığı, domatesi  buna benzer bir çok sebze ve meyveyi sunanlara akıl tutulması yaşayacakları şekilde bir soru sormak istiyorum. Tohumlarını kısırlaştıran, sadece bir üretimlik izinle adeta tohumları dize getiren İsrail, bize kısırlaştırılmış gıdaları yedirirken, bizim genlerimizle oynamayı hedeflemiyor mu? Yarın tıp bilimciler kısır bir toplum olmaya doğru ilerliyoruz derse, şaşkınlık mimiklerimiz çözüm olacak mı?

 

Kıymetli okurum genler terbiye edilmeye çalışılırken, Hak din olan Kur’an’dan uzaklaştırılmak istenilirken dünyada önce dinsizlik sonra Hristiyanlık geçişleri sağlanmak istenirken, biz hala kendi manevi dünyamızda var olan, PKK sempatizanı olan imamları dinlemekteyiz.

 

Hendek tuzaklarını hendek siyaseti olarak meşru göstermeye çalışan bir çok dış güdümlü kanala rağmen, hala bu imamlardan arınamadığımızı da ifade etmek isterim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR